| O benim oğlum. Ona uygun olmadığını düşünürsem yapmam gereken her şeyi yaparım. | Open Subtitles | إن اعتقدت أنها لا تناسبه فسأفعل ما يتوجب عليّ فعله |
| Fakat, bir müzisyen olarak benim yapmam gereken, notada yazılı olmayan herşeydir. Bir öğretmenden öğrenmeye zaman olmayan herşeyi, bir öğretmenle konuşmaya bile fırsat olmayacak herşeyi yapmaktır. | TED | لكن، ما يتوجب عليّ فعله كموسيقار هو فعل أي شئ ليس موجود على الموسيقى. كل شئ لا يتوافر له الوقت لنتعلمه من المعلم، أو لنتحدث عنه، حتى، مع المعلم. |
| Çünkü yapmam gereken her şeyi yaptım. | Open Subtitles | لأني فعلت كل ما كان يتوجب عليّ فعله - أعرف - |
| Seni bu işe dahil etmememi söyledin, ne yapmam gerekiyorsa yapmamı. | Open Subtitles | أخبرتيني بأن أبقيكِ خارج الأمر، وأن أفعل ما يتوجب عليّ فعله |
| Bana kalsa, ne yapmam gerekiyorsa yapardım. | Open Subtitles | إذا كان القرار عائد إليّ، سأفعل ما يتوجب عليّ فعله. |
| Yani yapmam gereken tek şey Aria'yı alıp hazırda tutmak. | Open Subtitles | اذن كل ما يتوجب عليّ فعله هو اقناع "آريا" بالذهاب ، و عندها نستطيع نحن الذهاب |
| Hayır, öncesinde yapmam gereken bir şey daha var. | Open Subtitles | كلا,هناك ما يتوجب عليّ فعله أولا |
| yapmam gereken önemli bir iş var. | Open Subtitles | هناك شيء مهم يتوجب عليّ فعله |
| Şu an ne yapmam gerekiyorsa onu yapacağım. | Open Subtitles | سأفعل ما يتوجب عليّ فعله الآن |
| Ne yapmam gerekiyorsa, yapacağım. | Open Subtitles | مهما يتوجب عليّ فعله , سأفعله |