Ama sayıları öyle çok ki, bir araya geldiklerinde uzaydan görülebilirler. | Open Subtitles | لكنهم وفيرون للغاية بحيث حينما يجتمعون سوية، يمكن رؤيتهم من الفضاء. |
Durum odasında toplanıyorlar. Hazır olduklarında sizi çağıracaklar. | Open Subtitles | إنهم يجتمعون في غرفة العمليات وسيتصلون حالما يكونوا جاهزون لكِ |
Bir avuç erkek, iki ayda bir toplanıp hayatlarımızdan bahsediyoruz. | Open Subtitles | انه عن بعض الرجال يجتمعون مع بعض ليتكلمون عن حياتهم |
Üç savaş lordunun hepsi büyük hol de toplanıyor. | Open Subtitles | زعماء الحروب الثلاثة يجتمعون الآن في قاعة الاجتماع الكبرى |
Her gece kapalı kapılar ardında buluşup özel bir gündemi tartışıyorlar. | Open Subtitles | "إنهم يجتمعون وراء الأبواب المغلقة" "كل ليلة لمناقشة جدول أعمال خاص" |
toplantı odasına gidiyorlar, bir araya geliyorlar, ve gerçekte kullanışlı olmayan şeylerden bahsediyorlar genel olarak. | TED | يجتمعون في غرفه الإجتماعات ويتحدثون عن أشياء غير مهمه عاده. |
Sadece göç edecekleri zaman böyle büyük gruplar halinde toplanırlar. | Open Subtitles | أنهم يجتمعون فقط في مجموعات كبيرة مثل هذه عندما يهاجرون. |
Burada tekrar toplanan barbarların elinden terörün geldiğini hissedecek. | Open Subtitles | فقط هناك، البربر يجتمعون. الإرهاب المطلق الذي يمسك بشدة |
Raketbol oynamak için buluşuyorlar. | Open Subtitles | أو الخميس , يجتمعون فقط للعب كرة المضرب |
Birçok insanın bir araya geldiği toplu herhangi bir şeye katılıyorsanız, dinde sizin için bir şeyler var. | TED | اذا كنت تعمل بشيء طائفي يستدعي وجود الكثير من الناس يجتمعون معا هناك اشياء تفيدك في الدين. |
Haftalık çalışma grupları var burada öğretmenler bir araya gelip iyi giden şeyler hakkında konuşurlar. | TED | ولديهم اجتماعات دراسية أسبوعية، بحيث يجتمعون معا ويتحدثون عن أفضل طرق العمل. |
Bu yüzden insanlar her sabah, Birinci Anayasa Değişikliği'nin mümkün kıldığı muazzam haklarını icra edip... öfkeli seslerini duyurmak için burada toplanıyorlar. | Open Subtitles | لذا يجتمعون هنا كل صباح ويمارسون حقهم المدهش الذي يضمنه لهم التعديل الأول بأن تلقى أصواتهم الغاضبة أذناً صاغية |
Sevdikleri, hoşlandıkları şeylerin etrafında toplanıyorlar. Eğer düşünecek olursanız, ortak ilgi alanları, ortak değerler toplanan insanlar için demografiklerden çok daha güçlüler. | TED | إنهم يجتمعون حول الأشياء التي يحبونها، الإشياء التي تعجبهم. وإذا فكرت في ذلك ، فان الإهتمامات والقيم المشتركة هي جامع أقوى بكثير للبشرية من فئات التخطيط السكاني. |
Organizasyonumuzda birçok Hackathon düzenliyoruz. Bunlar bireylerin ya da küçük grupların toplanıp kısıtlı sürede iş problemleri çözdükleri yarışmalar. | TED | في منظمتنا، نستضيف الكثير من هاكاثونات، حيث مجموعات صغيرة أو الأفراد يجتمعون فيها لحل مشكلة العمل في إطار زمني مضغوط. |
Gündüz normal görüşmeleri yapıyorlar ve gece de rakiplerimizle toplanıp fiyatların ayarlanmasını konuşuyorlar. | Open Subtitles | وكانوا يحضرون الاجتماعات العادية في النهار وفي الليل كانوا يجتمعون مع منافسينا ويعملون على طريقة تثبيت الاسعار |
Ah, gene kitap kulübü toplantın var, değil mi? O kulüp harbiden çok sık toplanıyor. | Open Subtitles | نعم ، لديك اجتماع محبي الكتب مجدداً إنهم يجتمعون كثيراً |
Kabletown kurulu yarın toplanıyor, ve sen pop-pop ın oüşüncesini değiştirecek birşey yapmadın sadece bütün haftayı harcadın. | Open Subtitles | مجلس ''كايبل تاون'' يجتمعون غدًا و لم تفعل أيّ شيء لتغيير رأي جدّي ضيّعت أسبوعًا كاملاً و حسب |
Birbirlerinden ayrı büyümüş iki kızın yaz kampında buluşup şaşırmalarını anlatıyor. | Open Subtitles | حول فتاتين نشأوا على حدة ثم يجتمعون في المخيم الصيفي ويفقدان صوابهما |
Babam ve ötekiler, toplantı üstüne toplantı yapıyor. | Open Subtitles | ابي و الاخرين لا يزالون يجتمعون ومرة و مرة اخرى |
Sadece göç edecekleri zaman böyle büyük gruplar halinde toplanırlar. | Open Subtitles | أنهم يجتمعون فقط في مجموعات كبيرة مثل هذه عندما يهاجرون. |
Saldırı altında sürünen fertleri rastgele yönlere kaçıyor, ancak birbirlerini cezbetme kuralı sayesinde tekrar biraraya geliyorlar. Dolayısıyla süreklü olarak birbirlerinden ayrılan ve tekrar biraraya gelen bir tablo oluşuyor. | TED | تتحرك الفريسة في اتجاهات عشوائية، و يجتمعون بعد ذالك نتيجة لقانون الإنجذاب، و بذالك نجد هذا الإنقسام و التجمع المسمر. |
Bugün Paracelsus'un yerine koruyucu atamak için toplanacaklar. | Open Subtitles | إنّهم يجتمعون اليوم لتعيين وصي مكان (باراسيلسوس). |
Yerel bir mezarlıkta buluşuyorlarmış. | Open Subtitles | كانوا يجتمعون في المقبرة المحلية |
Mark bize beyaz takım elbise giymiş adamların, güpegündüz bir araya toplandıklarını gösteri. | Open Subtitles | وأظهر مارك ان البيض الذين يرتدون الذبلات يجتمعون معا هذا ليس اجتماعا انه مسرح جريمة |