ويكيبيديا

    "يجدونها" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • buluyor
        
    • buldukları
        
    • bulacaklar
        
    • bulurlar
        
    Gençlerimiz ruhları ile beyinlerini ayırmayı gereksiz buluyor, doğruları kökleşmiş, bütünlükleri sürdürülemez olmuş. TED شبابنا يجدونها غير مجدية لفصل أرواحهم عن عقولهم، حقيقتهم متأصلة وسلامتهم مستدامة.
    Aslında, bu speedoya bürünmüş savaçılar grubu onu düpediz kutup ayısı gibi buluyor. Open Subtitles في الحقيقه،هذه المجموعه من المحاربين لابسي ملابس السباحه يجدونها مريحه كالدب القطبي
    Ve buldukları zaman onları çıkarıp, kelebek gibi duvara iğneliyorlar. TED وعندما يجدونها يقومون بتحليلها وتمثيلها وتسليط الضوء عليها
    Onu ancak sabahleyin buldukları doğru mu? Open Subtitles ألم يكن صحيحا أنهم لم يجدونها سوى في الصباح؟
    - Onu bulacaklar. - Tabii, senin için hava hoş. Open Subtitles سوف يجدونها بالتأكيد, من السهل عليك قول ذلك
    Onu bulacaklar. Her zaman bulurlar. Open Subtitles سوف يجدونها انهم دائماً يحصلون على كلبهم
    Fransızlar saklıyor, Almanlar buluyor ve alıyor. Open Subtitles الفرنسيون يخفونها ، الألمان يجدونها و يأخذونها
    Kimileri bizim mesleği garip buluyor. Open Subtitles بعض الناس يجدونها غريبه مهنتنا
    Okuyucularımız bunu hayli faydalı buluyor. Open Subtitles القراءُ يجدونها مساعدةً لهم بشدّة
    Endişelenme. Herkes başta zor buluyor. Open Subtitles لا تقلقي الجميع يجدونها صعبة في البداية
    - Ayrıca erkekler de onu çekici buluyor. Open Subtitles - والرجال يجدونها جذّابة. - لست أنا.
    Çoğu fazla sert buluyor. Open Subtitles غالبيتهم يجدونها قوية قليلاً
    Çocukların nahoş buldukları şeylerle dalga geçmelerini anlıyorum. Open Subtitles إسمعي، أنا أفهم الأطفال يقومون بقول نكت حول أشياء لا يجدونها مريحة،
    O acenteler de buldukları ev ve yerleştirdikleri çocuk sayısına göre daha çok para alıyor. Open Subtitles وهذه الوكالات يُدفع لها بشكل أكبر بناءً على عدد المنازل التي يجدونها والأطفال الذين يقبلونهم.
    Bilim insanları bazı temsili insanları toplayıp, örüntülere bakarlardı ve seçilmiş belli kişilerden buldukları soyut örüntülerden insan doğası ve hastalıkları hakkında genellemeler yapmaya çalışırlardı. TED يجمع العلماء بعض الأشخاص الممثلين، ويرون الأنماط ويحاولون جعل التعميمات عن الطبيعة البشرية والأمراض من الأنماط التجريدية التي يجدونها من هؤلاء الأفراد المختارين.
    Kanada'daki işçiler buldukları her değerli şeyi barakaların ortasındaki kilitli kutuya koymak zorundaydı. Open Subtitles العمّال في "كندا" إعتنوا بوضع أيّ أشياء ثمينة يجدونها في صندوق مغلق في منتصف الثكنة
    Oh, evet, eminim onu bulacaklar. Open Subtitles اوه, نعم, أنا متأكد انهم سوف يجدونها.
    Ormandaki diğer kız, Emily. Onu eninde sonunda bulacaklar. Open Subtitles الفتاة الأخرى اللتي كانت في الغابة " ايميلي" سوف يجدونها لاحقاً
    - Cesedi bulurlarsa, bedeninde kurşununu bulacaklar. Open Subtitles سوف يجدونها ويجدون بها الرصاصة
    Ona cevap verirsek bizi bulurlar. Open Subtitles ندخلها إلى هنا قبل أن يجدونها
    Kızın cesedini ne zaman bulurlar? Open Subtitles -لم نترك شيئاً. -متى يجدونها في منزلها؟

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد