| Lütfen bana uydu telefonu ve silah getirsinler. | Open Subtitles | أخبرهم بأن يجلبوا لي هاتف يعمل بالساتل و سلاح و عندما يكون الجميع آمنا |
| Bırakın, ordularını getirsinler. Evlerimiz için savaşacağız! | Open Subtitles | دعوهم يجلبوا جيشهم سوف نقاتل من أجل منازلنا |
| Elime aldığımdan beri sadece iyi şans getirdiler. | Open Subtitles | منذ أن حصلت عليهم لم يجلبوا لي شيء ما عدا حسن الحظ |
| Doğru, yemeğini getirdiler mi sana? | Open Subtitles | هذا صحيح. ألم يجلبوا الغداء الخاص بك حتى الآن؟ |
| Evet. 1960'lara kadar şehir planlamacıları ve mimarlar getirmediler. | Open Subtitles | نعم ، فهم لم يجلبوا الى المدينة المخططين والمعماريين الى عقد الستينيات |
| "Ama senden haber getirmiyorlar." | Open Subtitles | "لكنهم لم يجلبوا أي أخبار منك |
| Diğerlerine haber ver de malzemeleri getirsinler. | Open Subtitles | اتصلوا بالآخرين واخبروهم أن يجلبوا المواد. |
| Söyle onlara M-VAC sistemini getirsinler. Onunla her şeyden DNA parçaları alabiliyorlar. | Open Subtitles | (أخبريهم أن يجلبوا معهم نظام (أم-فاك سيفيد في تحليل بقايا الحمض النووي |
| Yanlarında makara takımı da getirsinler. | Open Subtitles | وأخبرهم أن يجلبوا رافعة |
| Bırakın, buldozerlerini getirsinler. | Open Subtitles | دعوهم يجلبوا جرافاتهم |
| Telemleri, makineleri getirdiler. | Open Subtitles | لكي يجلبوا اجهزة ومكائن كتابة |
| Sana sadece talihsizlik getirdiler. | Open Subtitles | لم يجلبوا غير الآلام لحياتك |
| Yinede para getirmediler. | Open Subtitles | كما إنهم لم يجلبوا المال |
| Parayı getirmiyorlar. | Open Subtitles | {\pos(192,220)}إنّهم لن يجلبوا المال |