Almanya'dan yanlarında getirmişler, oturup seyretmek için tıpkı bizim şimdi yaptığımız gibi, şampanya içerek. | Open Subtitles | واعتادا أن يجلسا و يشاهدا، كما نفعل الأن |
Belki bir araya gelip bir oturup konuşabilirler. | Open Subtitles | ربما يجب أن يجلسا ويقابلا أحدهما، صحيح؟ -أعني، ربما يتحدثان |
Biliyor musun Blake ve karısı bahçelerinde oturup birbirlerine çıplak olarak kitap okurlarmış? | Open Subtitles | هل علِمتِ أنَ (بليك) و زوجتهِ اعتادا أن يجلسا في حديقتهُما و يقرأا لبعضِهما و هُم عُراة؟ |
Bu sahneden vazgeçebilir ve İmpala'da oturup hislerinden bahsettikleri bölüme geçebiliriz. | Open Subtitles | لذا يجب علينا.. {\pos(190,235)} إلغاء المشهد الذي يجلسا فيه على السيارة ويتحدثا عن مشاعرهما.. |