İçimdeki çocuğun şansı yaver gidiyor. | TED | أنه الصبي داخلي الذي يحالفه الحظ مرة ثانية |
Çünkü bir sonraki sefer, şansı yaver gitmez ve birini öldürebilir. | Open Subtitles | لأن المرة القادمة، لن يحالفه الحظ سيقتل أحداً |
Beni o şanssız kemancı gibi aynı deliliğe sürüklemek istiyor. | Open Subtitles | ليغوص في نفس حماقة عازف الكمان الذي لم يحالفه الحظ. |
Yoluna çıkacak kadar şanssız olan herkesi doğradı, astı ve yaktı. | Open Subtitles | لقد قطّع و شنق و أحرق كل من لم يحالفه الحظ بالإبتعاد عن طريقه |
Sanırım birinin şansı açıldı. | Open Subtitles | ربما يحالفه الحظ ويعثر على إحداهن |
Bir daha bu kadar şanslı olmayacak. | Open Subtitles | في المرة المقبلة ، لن يحالفه الحظ سنعيده أشلاء إلى (وايتهول) |
Belki şanslı değildi. | Open Subtitles | ربما لم يحالفه الحظ. |
Seninle olduğu zamanlarda pek şansı yaver gitmedi galiba. | Open Subtitles | أخمن أنه لم يحالفه الحظ كثيرا حين كنت معه |
Ah güzel bayan şanssız bir kuşağız biz. | Open Subtitles | لا زلت امرأة فاتنة نحن جيل لم يحالفه الحظ |
Sanırım birinin şansı açıldı. | Open Subtitles | ربما يحالفه الحظ ويعثر على إحداهن |
Bir dahakine bu kadar şanslı olmayacak. | Open Subtitles | المرة القادمة لن يحالفه الحظ |
Kardeşim de o kadar şanslı değildi. | Open Subtitles | أخي لم يحالفه الحظ |
Kimi de bu konuda şanslı değildi. | Open Subtitles | والبعض الآخر لم يحالفه الحظ |