Bu gemide olup, testosteron salgılamakla ilgili. Her biri oltalarının ne kadar büyük olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | شيءٌ منوطٌ بالعيش على مركبة والذكورة، فالجميع يحاول إثبات كم هو جديرٌ. |
Çünkü Gece Tilkisi, Ryan ve dostlarından iyi olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | ولأن "نايت فوكس" يحاول إثبات انه أفضل من "رايان" وأصدقائه |
- Beyaz bir kadın olmanın siyah bir erkek olmaktan daha kolay olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | -هو يحاول إثبات بأن تكوني امرأة بيضاء أسهل من أن تكوني رجل أسود |
Asker bir yol bulabilseydi ağaçların arasından kendini kanıtlamaya çalışıyordu. | Open Subtitles | كان الضابط يحاول إثبات أنه إذا يمكن أن تجد وسيلة |
Bir şey kanıtlamaya çalışıyordu. Sen başla, al senin olsun. Hiç umurumda olmaz. | Open Subtitles | هو يحاول إثبات نقطة ... يمكن أن تبدأ، أنا لا أهتمّ |
ESP'nin (Ekstra Güçlendirilmiş Duyusal Algı) varlığını kanıtlamaya çalışıyordu. | Open Subtitles | كان يحاول إثبات وجود " الإدراك خارج الحواس " . |
Quinn de hâlâ iyi bir polis olduğunu ispatlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | "و(كوِن) لا يزال يحاول إثبات كونه ضابطًا ماهرًا" |
Buraya kadar yürümüş gibi ispatlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | إنه يحاول إثبات ذلك -بما أنه قد وصل هنا |
bu haberi bitirerek bana kendisinin dürüst olarak göstereceğini düşünmüş herzaman birşeyler kanıtlamaya çalışıyor tüm bu olanlar Susie'nin opera sanatçısı olması birşeyler kanıtlamaya çalışıyor seçimden önceki gün başlık neydi biliyormusun | Open Subtitles | لقد ظن أن بإنهائه ذاك المقال سيثبت لى بأنه رجل صادق هو دائماً يحاول إثبات شيء ما كل هذه الأشياء حتى تصبح (سوزى) مطربة أوبرا |
- Masumiyetini kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | -انه يحاول إثبات براءته |
Kendini kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | -و يحاول إثبات نفسه ... |
Michael erkekliğini kanıtlamaya çalışıyordu. | Open Subtitles | كان (مايكل) يحاول إثبات رجولته مع (ستيف هولت) |
Masum olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu. | Open Subtitles | -كان يحاول إثبات برائته |