Enfeksiyonun hayat döngüsüne etkisini inceledik, nüfusun çoğu harap olmuş, şehir ölüyor. | Open Subtitles | لقد أجرينا تعديلات على دورة حياة العدوى، و سكان المدينة يحتضرون الأن. |
Ancak 14 milyon insan hala hastalık yüzünden değil, ilaçlar yüzünden ölüyor. | Open Subtitles | فإن حوالي 14 مليون شخص مازالوا يحتضرون بسبب الدواء لا بسبب المرض |
"Valkyries, demigoddesses güçlü bir yarış kim savaşçılar ölüyor için savaş keşif..." | Open Subtitles | الفالكريز : هن جنس قوى من أنصاف الآلهات واللاتى يبحثن فى أراضي الحروب عن محاربين يحتضرون |
Belki de Amelia "Ölüyorlar." derken bunu kastediyordu. | Open Subtitles | ربما ذلك هو ما كانت أميليا تتحدث عنه عندما قالت، "إنهم يحتضرون". |
Ölüyorlar. Bence bu soylu bir hareket. | Open Subtitles | هو يحتضرون و أعتقد أن هذا لبق |
Fakat Kuzey Kore'deyken sokakta ölmek üzere olan ve ölen insanlar gördüm. | TED | لكن عندما كنت في كوريا الشمالية، شاهدتُ أشخاصاً يحتضرون ويموتون في الشارع، |
hasta, ölmekte olan ve ölen onca insan! Hepsi onun için miydi? | Open Subtitles | و أولئك الناس الذين تعرّضوا للعدوى و ماتوا و الذين يحتضرون ؟ |
- Pilotlarım ölüyor, Binbaşı. Gidiyorum. İstihbarat filan bekleyemem. | Open Subtitles | طيارنى يحتضرون هناك , ميجور سأذهب ولن أنتظر |
Onları görebilmek için ya ölmüş ya da ölüyor olmak gerekir. | Open Subtitles | الأشخاص الوحيدين الذين بوسعهم رؤيتهم هم الأموات و الذين يحتضرون |
Bu çocuklar tedavisi tamamen mümkün olan bir hastalıktan ölüyor. | Open Subtitles | هؤلاء الاطفال يحتضرون بسبب مرض مدمر كليا |
Oradaki herkes öldü, ölüyor mikroskobun altındaki böcekler gibi üzerlerinde deney yapıldı. | Open Subtitles | جميع من هناك موتى إنهم يحتضرون تُجرى عليهم دراسات مثل البق تحت المجهر |
Bu insanlar ölüyor ve şirketiniz de biliyor. | Open Subtitles | هؤلاء الرجال يحتضرون بسبب ظروف شركتك كانت على علم بها. |
Millet, orada insanlar ölüyor. | Open Subtitles | ياشباب ، أنا أحدثكم الناس يحتضرون هناك |
Burada. Ölüyorlar! | Open Subtitles | هنا، إنهم يحتضرون |
Onlar zaten Ölüyorlar. | Open Subtitles | إنَّهم يحتضرون بالفعل. |
Ölüyorlar! | Open Subtitles | أنهم يحتضرون جميعاً! |
Hayır, ben değil, ölen ya da deliren biri de değil. | Open Subtitles | لا ، أعني أحد غيري و غير من يحتضرون ومن يفقدون الوعي |
İyileşme ümidi olmayan hastalara bakan Ira Byock adında bir doktor vardı. Bizimle, ölmekte olan insanların, görüşme kayıtlarını yapmak için yakınen çalıştı. | TED | هناك طبيب بدار عجزة اسمه إرا بيوك، وقد عمل معنا عن قرب في تسجيل بعض المقابلات مع بعض من كانوا يحتضرون. |
Beni aradıklarında, anladım ki, onları gördüğümde, ölmek üzere veya ölmüşlerdi. | Open Subtitles | عندما تلقّيت المكالمة ، أدركت عندما رأيتهم كانوا موتى أو يحتضرون |
Eğer buraya geldiklerinde ölüyorlarsa ya da zaten ölmüşlerse uğraşırsın. | Open Subtitles | إذا كانو موتى او يحتضرون ودخلو من هذا الباب تواكب على علاجهم لماذا |
Penceremin önünde ölüyorlardı. | Open Subtitles | كانوا يحتضرون أمام نافذتي. |