Licklider bunu, insanları hedefler koyarken hipotezler hazırlarken, kriterler belirler ve değerlendirmeler yaparken izleyip sezgisel bir şekilde fark etti | TED | لاحظ ليكليدر ذلك بشكل حدسي، البشر المتفكرون يحددون الأهداف ويصيغون الفرضيات، ويحددون المعايير ويجرون التقييم. |
Yol açma tayfası, bağlantıları döşeyenlerin batıya doğru 160 kilometre önünde çalışır, arazi mühendisleri izlenecek yolu belirler. | Open Subtitles | عمال الرصف يعملون أمام رابطي السكة ،وبعد 100 ميل إلى الغرب مستكشفي الأراضي يحددون الطريق |
Sopada ise, oyuncular mesafesini belirler ayaklarını ayarlar ve rakibin yalnızca tepesini hedef alırlar. | Open Subtitles | بالنسبة للهراوة اللاعبون يحددون المسافة يثبتوا أقدامهم و يضربون فقط الرأس. |
Yol açma tayfası, bağlantıları döşeyenlerin batıya doğru 160 kilometre önünde çalışır, arazi mühendisleri izlenecek yolu belirler. | Open Subtitles | وتربت في نيو أورلينز عمال الرصف يعملون أمام رابطي السكة ،وبعد 100 ميل إلى الغرب مستكشفي الأراضي يحددون الطريق |
Hayatımın büyük bir kısmında, hastalığımın kim olduğumu tanımlamasına izin verdim. | Open Subtitles | معظم فترة حياتي، تركت الأطباء يحددون من أكون |
Başkalarının seni doğrulamasına ya da tanımlamasına ihtiyaç duymamalısın. | Open Subtitles | لا ينبغي لك أن تدع الآخرين يقيمونك أو يحددون ما أنت عليه |
Hepimizin üstünde uzlaşabileceği şeyi belirler ve oradan yola çıkarlar: eğitim hakkı, insan eşitliği, daha güvenli toplumların önemi. | TED | فهم يحددون الشيء الذي يمكن أن نتفق عليه ويبدأون من هناك: الحق في التعليم، المساواة بين جميع الناس أهمية المجتمعات الأكثر أمناً. |
Öncelikler belirler. | Open Subtitles | الناس يحددون اولوياتهم |
Görevlerini İzleyiciler belirler. | Open Subtitles | المشاهدون يحددون تحدياتك. |