Hayır, iyi bir hayatı olabilmesi için onu evlatlık olarak bıraktım ve sonra beni manastıra geri almadılar. | TED | لا، وهبته للتبني حتى يتسنى له أن يحظى بحياة كريمة، بعدها لم يسمحوا لي بالعودة إلى الدير. |
Üzülme ufaklık, çok güzel bir hayatı var. | Open Subtitles | لا تقلقي صغيرتي، إنّه يحظى بحياة رائعة. إنّه مُحاط بعالم رائع. |
Hiç bir zaman normal bir hayatı olamayacak. Hiç birimizin olmayacak. | Open Subtitles | لن يحظى بحياة طبيعية أبداً لن يحظى أحدنا بذلك أبداً |
Ve o çocuğun da kocaman mükemmel bir hayatı olacak. | Open Subtitles | وذلك الطفل سوف يحظى بحياة كبيرة ورائعة أيضــاً |
Bir insanın tüm bunların dışında nasıl bir hayatı olabilir ki? | Open Subtitles | كيف من المٌفترض لشخصاً ما أن يحظى بحياة خارج كل ذلك ؟ |
Ben bunu göz ardı edersem bile bundan sonra normal bir hayatı olabilir mi? | Open Subtitles | لكي اتجاهل هذا لكي يحظى بحياة طبيعيه؟ |
Normal bir hayatı olabileceğini, sahil kıyısında yürüyebileceğini falan sanıyor. | Open Subtitles | يعتقد بأنه قد يحظى بحياة طبيعيةويمشيفي الطرق... |
Bu çocuğun iyi bir hayatı olacak. | Open Subtitles | هذا الطفل لسوف يحظى بحياة رائعة |
Hala bir hayatı olabilir. | Open Subtitles | مازال يمكنه أن يحظى بحياة. |
Joe ölene kadar, Joey'in bir hayatı olmayacak. | Open Subtitles | جوي لن يحظى بحياة حتى يموت جو |
- Biz de gidebildiğimiz kadar uzağa gideriz. En azından sabah uyandığında burada benimle takılı kalmaz ve bir hayatı olabilir. | Open Subtitles | إذًا نبعدها لأبعد مكانٍ يُمكننا، ولمّا يصحى (ديك) أقلّه لن يكون عالقٌ معي بالصّباح، ويُمكنه أن يحظى بحياة. |