- Bilmiyorum, ama birşeyler bana bunun önemli olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | لا أعلم لكن شيء ما يخبرني أنه مهم لماذا؟ |
En iyi arkadaşım bir daha benimle konuşmak istemediğini söylüyor annem bir hastalığımın olduğunu söylüyor ve belki iyileşebileceğimi. | Open Subtitles | أعز أصدقائي يخبرني أنه لايريد أن يكون صديقا لي بعد الآن والدتي تقول |
Ve sorularıma yalan söyledikleri sırada bana kibar davranmaları bana meselenin polis değil suç olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | وفى الحقيقة كانوا لطفاء بينما يخبروني لا شيء هذا يخبرني أنه ليس الامر يتعلق بنا أنه يتعلق بجريمة القتل |
Evet sürekli son on yildir belki daha fazla karisindan baska hiç kimseyle yapmadigini söyleyip duruyordu. | Open Subtitles | أجل, ظلّ يخبرني أنه لم يفعل ذلك مع أي شخص عدا زوجته لعشر سنوات, و بالكاد بعدها |
Üst dudağında şu şey vardı... ve-ve doğru şeyi yapacağını falan söyleyip durdu ve çenesi de böyle gergin ve erkekçeydi. | Open Subtitles | لديه شفة عليا متصلبة ومثيرة وما فتئ يخبرني أنه سيقوم بالأمر الصواب وفكّه كان مشتدّاً ورجولياً |
İyi olduğunu bilmemi istiyor. | Open Subtitles | أراد أن يخبرني أنه بخير |
İyi olduğunu bilmemi istiyor. | Open Subtitles | أراد أن يخبرني أنه بخير |
Haklısın, ondan şüphelenmem için esaslı bir sebep yok, ama, sadece içimden bir ses böyle diyor. | Open Subtitles | سبب حقيقي لأشك به ،هناك فقط شئ في صدري يخبرني أنه يجب أن أشك |
Sesindeki bir şey güvenilir biri olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | لكن هناك شيء ما في صوتك يخبرني أنه يمكن أن تُؤتمن |
Kalbim hâlâ bir şeyler olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | -قلبي يخبرني أنه لا يزال هناك مشاعر |
Bana kitaba yeniden döndüğünü söylemeden önce ondan ayrıldığımı söyleyip kurtulmak için çok acele ettim. | Open Subtitles | كنت في عجلة من أمري لإنهاء الأمر فأنهيت علاقتي به قبل أن يخبرني أنه عاد للعمل على الكتاب. |
Max, herkes karar veremediğini söyleyip duruyor,.. | Open Subtitles | -ماكس) ، الجميع يخبرني أنه لم يقرّر بعد). |
Jamal, Bassam'ı öldürttüğü için cezalandırıldığını söyleyip duruyor ama asıl cezalandırılan benim. | Open Subtitles | (جمال) لا ينفك يخبرني أنه يعاقب على قتل (بسام)، لكن أنا هي من تُعاقب أنا هي من تُسلب كل شيء |
İçimden bir ses, balo gecesinde kimseyi hamile bırakamayacak diyor. | Open Subtitles | شيء يخبرني أنه لن يرافق فتاة في حفلته الراقصة |
Ama içimden bir his, bulduğumuz kanıtın onu işaret edeceğini söylüyor. | Open Subtitles | لكن حدسي يخبرني أنه حين نجد الدليل فسيشير إليها |