Orada. Pencerede gördüm. Onu saklıyorlar. | Open Subtitles | إنه هناك , لقد رأيته خلف النافذة , إنهم يخفونه |
Hastaneyi baştan aşağıya arayın. Ne saklıyorlar görelim. | Open Subtitles | فتّش كامل المستشفي من القمة إلى القاع، لنرى ما الذي يخفونه |
Ben saklayacak bir şeyi olan türde biri değilim. | Open Subtitles | أتعلم يا دكتور، أنا لست من نوع الرجال الذين يكون لديهم شيء يخفونه |
saklayacak bir şeyi olmayan insanlar bunu söyleme gereği duymaz genelde. | Open Subtitles | القوم الذين لا يوجد ما يخفونه لا يشعرون عادةً بالرغبة في قول هذا |
Olaylara karışmadan uzaktan seyredip, insanların çevrelerinden sakladıkları yanlarını görebiliyorum. | Open Subtitles | استطيع ان اكون ذبابه على الحائط واستطيع ان ارى الجانب من البشر الذى يخفونه عن العالم |
sakladıkları sır bu kadar önemliyse onları rahat bıraksak daha iyi olmaz mı? | Open Subtitles | لو كان السر الذي يخفونه بهذا الأهمية، ربما يكون شيء علينا تركه |
sakladıklarını aldıktan sonra burayı havaya uçurup siktirip gitmeye ne dersiniz? | Open Subtitles | ما رأيكم أن نأخذ ما يخفونه ونشعل النار في مقطورتهم ونرحل من هنا |
Kim ki onu saklamışsa, evini yakın ve öldürün! | Open Subtitles | ان كانوا يخفونه احرق منزلهم و اقتلهم كالكلاب |
Hans, bunların ne kadar parası olduğunu ve nerede saklandıklarını biliyordu. | Open Subtitles | هانز عرف، كم من المال عندهم وأين كانوا يخفونه ـ أنظر |
Kilitli bir odada bir şey saklıyorlar. | Open Subtitles | هناك غرفةٌ مقفلة. هناك ما يخفونه |
Girişi eski bir arabanın arkasına saklıyorlar. | Open Subtitles | أجل، إنهم يخفونه خلف عربة قديمة |
Girişi eski bir arabanın arkasına saklıyorlar. | Open Subtitles | أجل، إنهم يخفونه خلف عربة قديمة |
Sonra da, onu benden saklıyorlar. | Open Subtitles | . ثم يخفونه عنى |
Tecrübeme göre, sadece saklayacak bir şeyi olan insanlar polislerde kaçar. | Open Subtitles | من واقع خبرتي فقط الرجال الذين لديهم ما يخفونه يفرون من الشرطة |
İnterneti bomba eylemleri düzenlemek için değil, haber okumak, tarif paylaşmak veya çocuklarının planları için kullanırlar ve bu insanlar yanlış bir şey yapmıyorlar ve bu yüzden saklayacak bir şeyleri yok ve devletin gözetlemesinden korkmaları için sebep yok. | TED | هم يستخدمون الإنترنت ليس للتخطيط لهجمات تفجيرية ولكن لقراءة الأخبار وتبادل وصفات الطعام أو للتخطيط لأولادهم في ألعاب نادي الصغار وهؤلاء الناس لا يفعلون شيئاً خاطئاً ولذا فليس لديهم ما يخفونه وليس هناك سبب كي يخافوا من مراقبة الحكومة لهم. |
Çünkü her kim gelmezse, saklayacak bir şeyi olduğunu göstermiş olur. | Open Subtitles | لان هذا سيثبت ان لديهم ما يخفونه |
Bu tesisleri gezersek bahse varım sakladıkları şeyi öğreniriz. | Open Subtitles | لنقم بزيارة تلك المواقع. وأراهن بأننا سنجد ما الذي يخفونه. |
Polise gitmeyecekler çünkü sakladıkları şeyler var. | Open Subtitles | لن يذهبوا للشرطة لأن عندهم ما يخفونه |
sakladıkları bir şey var. | Open Subtitles | و يحاولون التحكم في الشيء الذي يخفونه |
Her zaman bir şeyler sakladıklarını düşünür. | Open Subtitles | إنه مقتنع بأن لديهم شيئاً يخفونه |
Onların birini sakladıklarını biliyordum. | Open Subtitles | عرفت ألذين كانوا يخفونه |
Kim ki onu saklamışsa, evini yakın ve öldürün! | Open Subtitles | ان كانوا يخفونه احرق منزلهم و اقتلهم كالكلاب |
O bir bankacıydı. Yani Hans, bu insanların ne kadar paraları olduğunu biliyordu. Nerede saklandıklarını da biliyordu. | Open Subtitles | هانز عرف، كم من المال عندهم وأين كانوا يخفونه ـ أنظر |