O hatıralarla sarmalanıp onlarla ağlamak istiyorum, çünkü bu beni rahatlatıyor. | Open Subtitles | .أريد أن أنشغل بهذه الذكريات .أن أبكي فوقها لأن ذلك يريحني |
Bu iyi insanların yanında olman içimi rahatlatıyor. | Open Subtitles | يريحني أن أعلم بأنك في صحبة أشخاصاً رائعون. |
Geri geldiğimden beri, beni rahatlatan tek şeyin o olduğunu keşfettim. | Open Subtitles | ولكن عندما عدت إلى هنا وجدت بأنه الشئ الوحيد الذي يريحني |
Bana planlarımı erkene almamı söylemek, kanatlarımı çırpmamı söylemek gibi bir şey, ve bana başkasının böyle akıl vermesi daha da çılgına çeviriyor ki yoga beni rahatlatan tek şey, buraya vaktinde gelmem yetmiyor, ama içeri giremiyorum ve sen bana daha erken gelmemi söylüyorsun. | Open Subtitles | و طلبك مني للمجيء مبكراً كما لو أنكِ تطلبين أن أنتحر و مطالبتي بالمجيء مبكراً أحد الأشياء التي تدفعني للجنون و اليوجا هي الشيء الوحيد الذي يريحني |
Reklamımı bu şekilde yapmak konusunda rahat değilim. | Open Subtitles | لا يريحني الإعلان عن نفسي بهذه الطريقة |
Teşekkürler. Bu durumdan sen de nefret ediyorsun, çok rahatladım! | Open Subtitles | شكراً لك هذا لا يعجبك أيضاً، هذا يريحني |
Biraz gevşetiyor. | Open Subtitles | مجرد نوع من، ما... . يريحني |
Amatörlerin yakınlarda olması beni rahatlatıyor. | Open Subtitles | الأمر يريحني أن أتواجد بالقرب من الهاوين |
- Bu beni rahatlatıyor. - Ben seni rahatlatacağım. | Open Subtitles | هذا يريحني - .أنا سأريحك مع هذين الاصبعين - |
Seni her sabah bu sırada otururken görmek içimi rahatlatıyor. | Open Subtitles | إنهُ لشيء يريحني بأن اراك هنا بكلّ صباح |
Bu gurur beni rahatlatıyor; | Open Subtitles | هذا الغرور هو ما يريحني |
Annenin yanında olduğunu bilmek beni rahatlatıyor. | Open Subtitles | يريحني أن أعرف أنك إلى جوارها |
Bonzayımla ilgilenmek, beni rahatlatıyor. | Open Subtitles | الاهتمام بشجرتي يريحني |
Ama kendi faniliğimi düşündüğümde -- ki fazlaca düşünürüm -- kaybettiğim herkesi düşündüğümde, özellikle de annemi, beni rahatlatan Aruba'daki o dehşet verici an. | TED | لكن كلّما فكّرتُ بأنني شخص فانٍ وأفعل ذلك كثيراً... كلّما فكّرتُ في كل من فقدت، ولاسيّما أمّي، ما يريحني هو لحظة الذهول تلك التي عشتها في أروبا. |
İçimi rahatlatan da bu farklılıklar. | Open Subtitles | التنوع هو ما يريحني. |
Bununla birlikte, beni rahatlatan bir şey var. | Open Subtitles | لكن هناك شيء قد يريحني |
Pek rahat olmayacağım ama gelirim. | Open Subtitles | ذلك لا يريحني ، لكنني سوف أحضر |
Bunu yaptığımız için, içim hiç rahat değil. | Open Subtitles | لا يريحني القيام بذلك. |
Bu yara rahat etmeme izin vermeyecek. | Open Subtitles | هذا الجرح لن يريحني |
rahatladım mı, endişelendim mi bilmiyorum. | Open Subtitles | لا أعرف إن كان هذا يريحني أم يقلقني |
Çok rahatladım. | Open Subtitles | حسناً، هذا يريحني |
- Ben de rahatladım. | Open Subtitles | -هذا يريحني أيضاً |
- Beni gevşetiyor. | Open Subtitles | - هذا يريحني |