bunu hak etti. Sanıyordum ki, doktorun şunları yemene izin vermemişti. | Open Subtitles | يا، انه يستحقّ ذلك ظننت طبيبك قال انه لم يكن عليك اكل ذلك |
Yok canım, arabasını seviyor. bunu hak ediyor. | Open Subtitles | ،لا ، إنه يحب تلك السيارة يستحقّ ذلك |
bunu hak etmemişti. Bunu asla hak etmemişti. | Open Subtitles | لم يستحقّ ذلك مستحيل أن يستحقّ ذلك |
Yorucudur, külfetlidir ama buna değer. | Open Subtitles | الكثير من العمل، والإجهاد، ولكن الأمر يستحقّ ذلك |
Ama kurşunlardan korunmak için biraz kavga etmeniz de buna değer. | Open Subtitles | لكن تحمّل القليل من التوتر لتجنب رصاصة يستحقّ ذلك. |
Evet, kimse yaşamamalı. | Open Subtitles | بلى، لا أحد يستحقّ ذلك. |
bunu hak etmemişti. Bunu asla hak etmemişti. | Open Subtitles | لم يستحقّ ذلك مستحيل أن يستحقّ ذلك |
O bunu hak etmedi! Şantajcı değildi o! | Open Subtitles | لم يكن يستحقّ ذلك لم يكن مبتزًا |
Hiç bir şey bunu hak etmez. | Open Subtitles | لا شيء يستحقّ ذلك. |
O, bunu hak etmiyor. | Open Subtitles | -هو لا يستحقّ ذلك |
Kuralları çiğnemem sevdiklerimi koruyacaksa... o zaman buna değer. | Open Subtitles | إنْ كان تجاوزي للحدود يحمي أعزّائي فالأمر يستحقّ ذلك |
Bu her ne hakkındaysa umarım buna değer. | Open Subtitles | أياً كان الأمر، آمل أنّه يستحقّ ذلك. |
buna değer miydi gerçekten? | Open Subtitles | أكان الأمر يستحقّ ذلك حقاً؟ |
Çılgınlaş biraz. buna değer. | Open Subtitles | الأمر يستحقّ ذلك. |
Ama sonuçta gerektiği zaman Peter Neal'a tahammül eder çünkü o buna değer. | Open Subtitles | ولكن في النهاية، عندما يكون ضرورياً، (بيتر) يتحمّل (نيل) لأنّه يستحقّ ذلك |
Böyle bir şeyi kimse yaşamamalı. | Open Subtitles | -لا أحد يستحقّ ذلك . |