Kardeşin dönmene izin vermez. Beni nasıl durdurabilir ki? Hey... eve hoşgeldin, evlat. | Open Subtitles | لن يسمح لك أخاك بالعودة كيف يمكنه ايقافي؟ مرحبًا، أهلًا بعودتك |
- Budge sana izin vermemeliydi. - Özür dilerim komiser. | Open Subtitles | لم يكن من الواجب على بادج ان يسمح لك بذلك اسف يا جنرال |
Bay Graves böyle davranmana müsaade etmiş olabilir, ama artık Bay Dorlund görevde. | Open Subtitles | السيد جرافز كان يسمح لك بذلك لكن السيد دورلاند مسؤول الآن |
Sen devlet çalışanısın. Böyle şeyler söyleme iznin var mı? | Open Subtitles | إنك موظف حكومي هل يسمح لك أن تقول أمراً كهذا؟ |
Bu da sizin verimliliğinizin yüzde 2'den yüzde 100'e çıkmasına izin veriyor. | TED | وذلك يسمح لك برفع الكفاءة من واحد من عشرة آلاف إلى نحو اثنين في المائة |
Ama kanunen, ölürken beyan verme hakkın var. | Open Subtitles | لكن يسمح لك القانون بالقيام بتصريح احتضار |
Bir kadına asılmamda yardım edecek durumda olduğuna emin misin? | Open Subtitles | حقّاً ؟ هل انت متأكّد من انّ وضعك يسمح لك بمساعدتي في مغازلة النّساء ؟ |
-Aydınlandığın zaman sorumu cevaplayabilecek bir durumda olacaksın ve ben de, seninkileri cevaplayacağım. | Open Subtitles | عند بلوغ حالة من التنوير يسمح لك للإجابة على سؤالي سوف أجيب لك. |
Biliyorsunuz temyizde sizin yeni kanıtlar sunmanıza izin veren bir dava yok. | Open Subtitles | أنك تعلم ليس هناك قضية يسمح .لك بعرض دليل جديد في الأستئناف |
Haber içeren gazete veya dergi bulunduramazsın. | Open Subtitles | لا يسمح لك ب... إمتلاك الصحف و المجلات أو تناقل الأخبار. |
Şirkette klasik savurganlığına izin vermeyecek birini arıyorlar. | Open Subtitles | انهم يريدون شخص في الشركة ذلك لن يسمح لك بعيدا مع الإسراف المعتادة الخاصة بك. |
Benimle pazarlık yapacak durumda olduğunu mu sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تعتقدي بأنك في موقع يسمح لك بالتفاوض؟ |
Hiyerarşik yönetim yapıları tüm seçenekleri değerlendirmenize izin vermez. | Open Subtitles | تدرج القيادة لا يسمح لك بالنظر في كل الخيارات |
Asla izin vermez. Imkani yok. | Open Subtitles | لن يسمح لك أن تذهب ابداْ ولا بعد مليون عام |
Hiçbir yargıç bu koleksiyonu saklamana izin vermez, Ajan Booth. | Open Subtitles | لن يسمح لك أي قاضٍ بالاحتفاظ بهذه المجموعة أيها العميل بووث |
Uyumak isteyeceksin ama sana izin verilmeyecek... | Open Subtitles | سوف تريد النوم لكن لن يسمح لك بهذا |
Bu adam sana izin vermeyecek. | Open Subtitles | -لن تفعل ذلك . لن يسمح لك هذا الرجل بذلك. |
Eğer olmazsa, yaklaşmana müsaade edilecek tek sanat çalışması, Times Meydanı'nda satılan kadife Elvis tabloları olacaktır. | Open Subtitles | إذا لم يحدث ذلك , سوف نرى إليها ان العمل الفني فقط كنت من أي وقت مضى يسمح لك القريب هي اللوحات المخملية الفيس للبيع في تايمز سكوير. |
Neden burada kalmana müsaade ettiğini düşünüyorsun? | Open Subtitles | لما تظنُ أنّهُ يسمح لك أن تعيش هُنا. |
Ve şehir sınırını geçme iznin yok. Özellikle de Bailey Park. | Open Subtitles | و لا يسمح لك بالذهاب خارج حدود المدينة و خصوصاً منطقة بيلي بارك |
Şirket politikanız kaç kıç ellemenize izin veriyor? | Open Subtitles | كم مؤخرةً يسمح لك بالعبث بها وفق سياستكم الاتحادية؟ |
Lanet şeyi esaslıca okuyana kadar incinmeye hakkın yok. | Open Subtitles | لا يسمح لك أن تؤذي حتى كنت قد قرأت في الواقع بشيء. |
Pazarlık edecek durumda değilsin bence arkadaşım. | Open Subtitles | لا اظن أنك في موقع يسمح لك بالتفاوض، يا صديقي |
Vahşi, sen bir şeyler isteyecek durumda değilsin. | Open Subtitles | أنت وحشي لَسْتَ بموقعٍ يسمح لك بِطَلَبِ أيّ شئ |
Kiranı vaktinde ödediğinden daha sık geç kalmana izin veren adam. | Open Subtitles | الشاب نفسه الذي يسمح لك أن تكون متأخراً في تسديد الإيجار... |
Haber içeren gazete veya dergi bulunduramazsın. | Open Subtitles | لا يسمح لك ب... إمتلاك الصحف و المجلات أو تناقل الأخبار. |
Orion buradan canlı çıkmana asla izin vermeyecek! | Open Subtitles | لن يسمح لك اورين بلمغادره من هنا علي قيد الحياة |
Şu anda çok zor pazarlık yapacak durumdasın, öyle değil mi? | Open Subtitles | أنت لست في وضع يسمح لك بالمساومة الآن. |
"Froogle" da alışveriş ile ilgili aramalar yapmanızı sağlıyor. ve Blogger da kişisel ağ güncenizi tutmanızı sağlıyor. | TED | يسمح لك فروقل بالبحث عن معلومات تسوق، ويتيح لك المدون بنشر الأشياء. |