"İfrit yüz yıl, otuz gün, otuz gece hüküm sürecek" | Open Subtitles | "سوف يسود الوحش لمائة عام و ثلاثون يوما و ليله" |
Mantık ve öğretilerin artık hüküm sürmediği, dini akitlerin fazla önemsenmediği bir dünyada yaşıyoruz. | Open Subtitles | نحن نعيش في عالم حيث السبب والتعليم لم يعد يسود والعهود قليلا ما تعتبر |
Birşey için, Kaosun içinde o anda hakim oldu.. | Open Subtitles | من أجل لا شيء ، في حالة من الفوضى الذي كان يسود في هذه اللحظة. |
Fakat ihtiyat böyle zamanlarda hakim olmalıdır. | Open Subtitles | و لكن في مثل هذه الأوقات ذلك الحذر يجب أن يسود |
Menfaatimiz için Rus devrimcilerinin bu radikal kanadının etkisinin galip gelmesi lazım. | Open Subtitles | -نظراً لانه من مصلحتنا.. -أن يسود رأي الجناح المتعصب من الثورة الروسية |
Ortalık sessizleşti. Tekrar başlayabiliriz. | Open Subtitles | يسود الهدوء الآن نستطيع البدء مرة ثانية |
karanlık her yere hakimken bir anda cennet ihtişamlı yaratıklarla parladı. | Open Subtitles | في لحظة ما كان الظلام يسود وبعدها، أضاءت السماء بمخلوقاتٍ رائعة. |
Kurucularımız zorba bir idarenin hüküm sürmesini arzu etseydi Başkan ve Savunma Bakanı aşırı güçlerle yetkilendirilmiş olurdu fakat anayasamıza bu tür yetkileri engelleyen maddeler yazdılar. | Open Subtitles | لو أن آباءنا المؤسسين قد فضلوا أن يسود الإستبداد، لمنح الرئيس ووزيره الحربي هذه القوى من دون تمييز، |
Ülkede fakirlik ve kanunsuzluk hüküm sürüyordu. | Open Subtitles | تم هجر البلاد وأصبح الخروج عن القانون ما يسود وقتها. |
"Ve son günlerde gelecek... ifrit yüz yıl, otuz gün, otuz gece hüküm sürecek." | Open Subtitles | "و سوف يحضر الى الطريق فى الأيام الأخيره سوف يسود الوحش لمائة عام و ثلاثون يوما و ليله" |
Şiddet ve karmaşanın hüküm sürdüğü yerler. | Open Subtitles | التي يسود فيها العنف والاضطراب |
Cennet yer yüzüne düştüğünde dünyada sükunet hüküm sürecek. | Open Subtitles | عندماتسقط... السماءعلىالأرض... لا بد أن يسود السلام. |
Cennet yer yüzüne düştüğünde dünyada sükunet hüküm sürecek. | Open Subtitles | عندماتسقط... السماءعلىالأرض... لا بد أن يسود السلام. |
Kışlalarımıza da büyük bir neşe hakim. | Open Subtitles | أيضا في الثكنات يسود فرح عظيم |
Burada Waterloo İstasyonunda hala çok büyük bir şaşkınlık hakim. | Open Subtitles | يسود المكان إضطراب عارم في محطّة (واترلو) |
Burada Bell Square Kilise'sinde gerginlik hakim. | Open Subtitles | وهنا في (بل سكوير تشارش) يسود التوتر |
Güçlü olan hakim olsun. | Open Subtitles | دع الأقوى يسود |
Orada neşe hakim. | Open Subtitles | والفرح يسود |
Artık alev alev yanma zamanı geldi. Kendi yöntemleriyle galip gelmek zorunda. | Open Subtitles | عليّه أن يلتهب الآن، عليّه أن يسود حكمه حسب خططه |
Cesaret ve asalet galip gelecek. | Open Subtitles | . والشجاعة و النبل يسود تسود فى النهاية |
Şimdi bulunduğum karanlık dünyada... çirkin, beklenmeyen şeyler... sürekli ortaya çıkıyor... | Open Subtitles | الآن يسود الظلام الأشياء القبيحة و المفاجأة و أحيانا الغريبة تحولت الى ثوابت |
Şimdi yaşadığım karanlık dünyada çirkin şeyler, şaşırtıcı şeyler ve bazan küçük, harika şeyler sürekli üzerime saçılıyor ve hiçbir şeye güvenemem. | Open Subtitles | الآن يسود الظلام الأشياء القبيحة و المفاجأة و أحيانا الغريبة تحولت الى ثوابت |