Yalnızca oy vermeye ve bağırmaya başladığında, oylarının ve bağrışlarının, bunların ana fikri beni tehdit etmeye başladığı zaman dikkatimi verdim. | TED | انتبهت فقط حينما بدأت في التصويت والصراخ، وعندما كان تصويتك وصراخك، حينما كان فحواه، بدأ يشكل تهديداً لي. |
Anlayamadığınız birşeyle karşılaşırsanız onu tehdit olarak algılarsınız. | Open Subtitles | أنت تواجه شيئا لا تفهمه،و تفترض أنه يشكل تهديداً. |
Aslında, bu uzaylı ırkın bütün gezegen için ölümcül bir tehdit olmasından şüpheleniyoruz. | Open Subtitles | في الحقيقة، نشك أن هذا الجنس الفضائي يشكل تهديداً خطيراً لكامل الكوكب |
Bunu her kim yaptıysa şimdiki toplum için bir tehdit değil artık. | Open Subtitles | فبالتأكيد أن من فعل هذا لم يعد يشكل تهديداً للمجتمع |
Tanımadığımız biri ailemiz için bir tehdit oluşturabilir. | Open Subtitles | الأمر فقط ان أيّ دخيل قد يشكل تهديداً للعائلة |
Tanımadığımız biri ailemiz için bir tehdit oluşturabilir. | Open Subtitles | الأمر فقط ان أيّ دخيل قد يشكل تهديداً للعائلة |
- Meclisin, tehdit olarak gördüğü her şeyin peşine düşmeye hakkı var. | Open Subtitles | الكونغرس لديه الحق للسعى وراء أيّ شيء يظنه يشكل تهديداً. |
Nükleer güce karşı bir tehdit oluşturacaklardır. | Open Subtitles | ذلك يشكل تهديداً متساوياً مع تهديد الطاقة النووية |
Gezginin bir tehdit olduğuna emin olmadan o zarfı açmayacağımıza karar verdik. | Open Subtitles | لقد اتفقنا على ألاّ نفتح هذا الظرف إلاّ إذا أُثبت أن المسافر يشكل تهديداً |
O seni nasıl tehdit edebilir? | Open Subtitles | وإن يكن لقد كان يشكل تهديداً لي ، لذا لابد أن يموت |
Onun için hepiniz özgürlük savaşçısısınız ve kim buna karşı bir tehdit olursa başkan, senatör, ordu onun için fark etmez. | Open Subtitles | بالنسبة إليه، أنتم مدافعون عن الحرية وسيهاجم كل من يشكل تهديداً على ذلك مثل الرؤساء، السيناتورات، العسكريين، لا يهمّ |
Bu durum toplum güvenligini tehdit etmekte. | Open Subtitles | في التشكيلات المنفصلة يشكل تهديداً على الشعب |
Kimse bizim için tehdit değil çünkü biz kazandık. | Open Subtitles | لا أحد يشكل تهديداً بالنسبة إلينا، لأننا ربحنا. |
Adam deliye benziyor ve ayık olma halimi tehdit edebilir diye düşündüm. | Open Subtitles | ذلك الرجل مجنون, وأظنه يشكل تهديداً على بقائي نظيفاً |
'Ama, ben fark etmedim ...' '...başarım hükümete bir tehdit oluşturuyordu.' | Open Subtitles | لكنني ، لم ادرك ان نجاحي يشكل تهديداً للحكومة |
tehdit oluşturduğuna dair en ufak kuşkunuz olursa içeride vermek zorunda kalacağınız her karara arka çıkarım. | Open Subtitles | لو شعرتم للحظة انه يشكل تهديداً فسأدعم أي قرار تتخذونه في الداخل نعم، سيدي. |
Belki ama bir grubu hemen kontrole almak büyüyüp daha önemli bir tehdit olmalarını beklemekten iyidir. | Open Subtitles | ربما، لكن من الأفضل أن أقضي على فصيل جديد بالمهد، قبل أن يكبر و يشكل تهديداً بالنهاية، |
- Meclisin, tehdit olarak gördüğü her şeyin peşine düşmeye hakkı var. | Open Subtitles | الكونغرس لديه الحق للسعى وراء أيّ شيء يظنه يشكل تهديداً. |
Bize tehdit olanları yok etmeliyiz. | Open Subtitles | يجب علينا التخلص منه لأنه يشكل تهديداً علينا |
Son zamanlarda sessiz durması tehdit olmadığı anlamına gelmez. | Open Subtitles | لمجرد لجوئه إلى الصمت لا يعني هذا أنه لا يشكل تهديداً |