Jill'i hapishaneden ararsam, diğerlerini telafi etmiş olur muyum? | Open Subtitles | إن اتصلت بـ جيل من السجن فهل يعوّض ذلك عما سبق؟ |
Zafere olan kayıtsız şartsız inançları eminim ki bu açığı telafi edecektir. | Open Subtitles | ايمانهم اللامحدود بالنصر النهائي يعوّض عن ذلك |
Zafere olan kayıtsız şartsız inançları bunu telafi edecektir. | Open Subtitles | ايمانهم اللامحدود بالنصر النهائي يعوّض عن ذلك |
Bütün bunları telafi eden tek şey, yine seninle ortak olmam. | Open Subtitles | يعوّض شيء واحد عن كلّ هذا. إمتلاكك كشريكي ثانية. |
Evet, bam teline bastı ama bir konuşma her şeyi düzeltmez. | Open Subtitles | ونعم لقد أثّرت فيني لكنّ خطاباً واحداً .لا يعوّض الّذي حصل |
Peki ya eski ben o hayata ayak uyduramazsam? | Open Subtitles | ،وشخصك الآخر ،القديم ألن يعوّض ما فاته؟ |
Umarım bu geçen doğum gününü telafi eder. | Open Subtitles | عسى أن يعوّض هذا آخر عيد ميلاد قضيناه سوياً |
Paranın, sevdiğin birini kaybetmenin acısını telafi ettiğini sanıyorsanız-- | Open Subtitles | إذا كنتم تظنون أن المال يعوّض عن خسارة واحد من أحبائك. كلا، بالطبع لا. |
Bu, neden evine çok değer verdiğini açıklıyor. Çevresindekilerle uğraşarak acısını telafi etmeye çalışıyor. | Open Subtitles | حسناً، هذا يفسر تركيزه على المنزل إنّه يعوّض خسارته بمزاولة السلطة على عالمه |
Bunun paramın değersizliğini nasıl telafi edeceğini hâlâ anlamadım. | Open Subtitles | أنا ما زلت لا أرّ كيف هذا يعوّض عن مالي. |
Sahip olmadığı tüm o şeyleri telafi etmek zorunda. | Open Subtitles | يجب عليه أن يعوّض ذلكَ بكلّ الأشياء الّتي لا يملكها. |
- Oturmak ister misin? Harika olur. 35 kilometrelik yürüyüşü telafi eder tabii. | Open Subtitles | أجل، يبدو مسمع ذلك رائعاً، ذلك يعوّض السير لـ35 كيلومتراً. |
Buraya gelip Florence Nightingale rolü oynamak hiçbir şeyi telafi etmez. | Open Subtitles | مجيء في هنا... اللعب عندليب فلورينس... لا يعوّض عنه أيّ منه. |
Evet ama bu onu öldürmeni telafi etmez. | Open Subtitles | أجل، ولكن ذلك لا يعوّض عن قتلها |
O benim bir yansımam ve eğer bu benim bazı sosyal beceriksizliklerimi telafi edecekse... | Open Subtitles | هو إنعكاس منّي وإذا ذلك يعوّض... عن بعض حماقاتي الأجتماعية... |
Sevdiğin dondurmayla kaplı. Bunlar her şeyi telafi edecek, öyle mi? | Open Subtitles | وهذا من المفترض أن يعوّض عن كٌل شيء؟ |
Rex öldü ve birilerinin Sam'e, bu yaşananları telafi etmesi gerekiyor. | Open Subtitles | لقد مات "ريكس" ، ويجب أن يعوّض أحد غيابه مع ذلك الفتى |
O zamana kadar da bir beyefendi gibi hatalarımı telafi etmenin bir yolunu bulurum. | Open Subtitles | حتّذاك... الرجل المحترم يعوّض دائماً عن أخطائه |
Yaptığım şeyi telafi edebilecek bir özür yok, inanın. | Open Subtitles | لا يوجد اعتذارٌ يعوّض ما فعلتُه. |
Towers'ı yakalamak bunu düzeltmez mi? | Open Subtitles | -هل القبض على (تاورز) يعوّض عن ذلك؟ |
Peki ya eski ben o hayata ayak uyduramazsam? | Open Subtitles | ،وشخصك الآخر ،القديم ألن يعوّض ما فاته؟ |