Ve yüzlerce savunmasız yavrucak hâlâ sokaklarda zor bir yaşam sürüyor. | Open Subtitles | والمئات من الشباب معرضين للخطر ما زالوا يعيشون حياة قاسية بالشوارع |
Bu insanların nasıl bu kadar iyi hayatları oldu, büyük depresyondan geçmeyi becermelerine rağmen? | TED | كيف لهؤلاء الناس الذين يعيشون حياة أفضل حتى مع اكتئاب أشد أن يتخطوا الأمر؟ |
Dışarıda çok süper hayatlar yaşayan bir sürü geri zekalı var. | Open Subtitles | هناك الكثير من المتخلفين يعيشون حياة طبيعيه بالخارج |
Beyaz adamların dünyasında yaşıyor, fahişelere yalatıyorlar. | Open Subtitles | يعيشون حياة الرجال البيض... . يعبثون مع العاهرات.. |
Ama bunların hepsi normal hayat yaşıyorlardı. | Open Subtitles | ولكنهم جميعاً , كانوا يعيشون حياة طبيعية |
Vazgeçemediğim ve giderek ilgimi çeken bir konu var bilirsiniz insanlar neden delice miktarlarda para harcarlar sadece şaraba değil ama bir çok şeye ve onlar benden daha iyi bir hayat mı yaşıyorlar? | TED | لقد أصبحت بشكل متزايد ، نوعا ما مهووسا بالسؤال انتم تعلمون ، لماذا ينفق الناس هذه المبالغ المهولة من المال ليس على النبيذ فقط وإنما على الكثير من الأشياء وهل يعيشون حياة افضل مني؟ |
Çoğunuz, ailelerinizden daha kısa bir yaşam süresine sahip olmaya başlamanıza rağmen, ölümsüzlüğün yenilenmesi beni endişendirdi. | TED | كنت مشغولاً بالإبداع في الحياة الأبدية، رغم أن العديد منكم أصبحوا يعيشون حياة أقصر من تلك التي عاشها آباؤكم. |
yaşadıkları tek şey sonsuz bir yaşam değil aynı yaşam sonsuz bir zamanda yaşanır ta ki o noktaya varana kadar. | TED | ليس فقط انهم يعيشون حياة خالدة ولكن نفس الحياة تعاش لمرات لانهائيه حتى تصل لفهم كل الأشياء |
Bakım, bebek doğduğunda kesilmez. Anne ve bebeğin sağlıklı ve başarılı bir yaşam sürmeleri... …için gelecekteki sağlık sorunları... ...ile ilgileniriz... | TED | و الرعاية لا تتوقف بعد ولادة الطفل. نحن نستمر في رعاية صحة الأم و الطفل لنتأكد من أنهم يعيشون حياة صحيّة، و ناجحة. |
Dolu dolu hayatları vardı çünkü bir gün biteceklerini biliyorlardı. | Open Subtitles | كانوا يعيشون حياة سعيدة لانهم كانوا يعرفون بانها ستنتهي بوماً ما |
Ona şunu söylemiştim. ''Bana yapmaya çalıştığın şeye lanet olsun, asla başaramayacaksın.'' Bu örücüler bireysel bir hayat yaşamıyorlardı, Onların ilişkili bir hayatları vardı ve hayat değerleri farklıydı. | TED | إجابتي له هي، "أياً كان هدفك ضدي، ستفشل تماماً، أنت لن تفعل ذلك." هؤلاء النساجون لا يعيشون حياة فردية، إنهم يعيشون حياة ذات علاقات، حياة بها مجموعات مختلفة من القيم. |
(Alkışlar) Daha fazlasını başarabilmek istedim ama dört yıl boyunca ilerleme kaydedemedim. Tam programı sonlandırmak üzereydim ki, işte o anda, San Francisco'ya taşındım ve macera dolu iş hayatları, web siteleri ve bloglara sahip olan ve tutkularının peşinden koşarak insanlara yardımcı olan bazı ilginç kişilerle tanıştım. | TED | (تصفيق). كنت أرغب بذلك بشدة، لكني لم أحقق أي نمو خلال أربع سنوات، وكنت على وشك التوقف عن العمل، وفي ذلك الوقت بالذات، انتقلت إلى سان فرانسيسكو وبدأت ألتقي ببعض الأشخاص المميزين، الذين يعيشون حياة مليئة بالإثارة والمغامرة، وأعمال ومواقع ومدونات، أحاطت بشغفهم وساعدتهم بصورة إيجابية. |
Normal hayatlar yaşayan normal insanların çevresinde olmak istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أختلط بأناس طبيعيين يعيشون حياة طبيعية |
Beyaz adamların dünyasında yaşıyor, fahişelere yalatıyorlar. | Open Subtitles | يعيشون حياة الرجال البيض... . يعبثون مع العاهرات.. |
Küçük aile grupları şeklinde zor bir hayat yaşıyorlardı, vahşi hayvanları öldürüyor ve yemek için meyve ve bitki kökleri topluyorlardı. | Open Subtitles | كانوا يعيشون حياة صعبة في جماعات عائلية صغيرة، يقتلون الحيوانات البرية و يجمعون التوت والجذور للأكل. |
Charles "Lucky" Luciano, Meyer Lansky, Bugsy Siegel Frank Costello ve Vito Genevese, lüks hayat yaşıyorlardı. | Open Subtitles | بوكسي سيجل فرانك كوستيلو وفيتو جينوفس يعيشون حياة مترفة |
Dışarıda bir yerlerde gizlice yaşıyorlar. | Open Subtitles | وهم في مكان ما في الخارج يعيشون حياة سرية |