Ekim 1917'deki Caporetto muharebesine kadar ordu içten içe kaynadı. | Open Subtitles | والذي ظل يغلي لشهور تحت السطح حتى وقعت معركة (كوبريتو) في أكتوبر عام 1917 |
Yarın yapacağın ilk şey uykudan kalktığında bunu aç ve bırak kaynasın. | Open Subtitles | ماذا سوف تفعلين أول شيء غداً عندما تستيقظين تشغيل هذا وجعله يغلي. |
Buradaki anahtar fizik prensibi su kaynamaya başladığında 1.600 faktöre kadar genişlemesidir. | TED | المبدا الفيزيائي هنا هو انه عندم يغلي الماء ويتبخر يتمدد بمعامل 1.600 |
Ayrıca, tencereyi izlersen kaynamaz. | Open Subtitles | و على أية حال, القدر الذي يتم مراقبته لا يغلي ابداً |
- Kesinlikle kaynıyordu, evet. | Open Subtitles | كان يغلي فعلاً ؟ أجل |
Sizin de benimki gibi, tüm ülkeninki gibi kanınız kaynamıştır. | Open Subtitles | دمك ولا بدّ بأنّه كان يغلي مثلي، مثل كلّ فرد في البلد |
Çaydanlıktaki su kaynadı. | Open Subtitles | الماء يغلي في الغلاية. |
Çaydanlıktaki su kaynadı. | Open Subtitles | الماء يغلي |
- Bana ne. kaynasın. - Hayır. | Open Subtitles | لا أهتم، دعيه يغلي لا، أيمكنك التوقف ؟ |
Beyni güneşin altında kaynasın. | Open Subtitles | دع دماغه يغلي تحت الشمس |
Size daha önce söylediğim gibi, suyu en az 10 dakika kaynamaya bırakın yoksa ishal olursunuz. | Open Subtitles | كما أخبرتكم سابقًا دعوا الماء يغلي على الأقل لعشر دقائق وإلا ستصابون بالإسهال |
Başında beklediğin tencere kaynamaz dedim ya sana. | Open Subtitles | لقد طلبتُ منك مراقبة القِدر حتى لا يغلي |
Bart bir bebeğin zekasıyla alt edilirken, bizim babanın kafatasında da birşeyler kaynıyordu. | Open Subtitles | وبينما كان يُحتال على (بارت) برضيع، "كان هناك شيءٌ يغلي داخل مقلاة دماغ والدنا" |
Gitmem gerek, su kaynamıştır. | Open Subtitles | يجب أن أذهب، فالماء يغلي |
Yani şöyle ki: kaynayan bir nehir olmasını bekleyemeyiz. | TED | وبالتالي، ينبغي علينا أن لا نتوقع روية نهرٌ يغلي. |
Sen suyun neden kaynadığını bile bilmediğini gururla söylersin. | Open Subtitles | وأنت لا تعلم مالذي يجعل الماء يغلي لهذا نوظف العلماء |
Bir noktada sıcaklık belki yüz derece veya daha fazla olacak bütün su buharlaşacak veya kaynayıp atmosfere karışacak ve daha da sıcak olsaydı, su molekülleri uzaya kaçacak Dünya kuru ve çorak bir kayalık olacaktı. | Open Subtitles | حينها عند نقطة ما درجة الحرارة سترتفع إلى 100 درجة أو أكبر سيتبخر كل الماء أو يغلي بعيداً في الغلاف الجوي |
Size şunu söyleyeyim. Onların adını duyduğumda kanım beynime sıçrıyor. | Open Subtitles | اسمحوا لي ان اقول لكم هذا، يغلي دمي عندما أسمع اسمهم. |
İlk adım ham haldeki maden cevherini lav gibi kaynayana dek bir tankta kaynatmaktı. | Open Subtitles | وكانت الخطوة الأولى ل إذابة خام النفط الخام على دبابة مستطيل كبير حتى أنه كان يغلي مثل الحمم البركانية. |
Keşke ben de yapabilseydim kafanızda kanın kaynaması ve gözlerinizin yuvalarından fırlamasını hissedersiniz. | Open Subtitles | أتمني ان أفعل هذا عندما الدم يغلي في رأسك وتشعر أن عينيك تبرز من تجويفهم |
Ağır ağır pişir, kaynamasın. | Open Subtitles | فقط أطبخه على نار هادئة. ولا تجعله يغلي. |
Bunu duyunca kanınız kaynamıyor mu? | Open Subtitles | ألآ يغلي دمكم بعد سماع كل هذا؟ |