| Wachs'ın iki gün önce Washington'da olması gerekiyordu. | Open Subtitles | واتشس كان يفترض أن يكون في واشنطن قبل يومين |
| İşte olması gerekiyordu. | Open Subtitles | لم أخبره بالأمر، كان يفترض أن يكون في العمل. |
| Adam sosyopatın teki. Hapiste olmalıydı. | Open Subtitles | هذا الرجل معتل إجتماعياً كان يفترض أن يكون في السجن |
| Onun okulda olması gerekiyor, seninle orada burada sürtmesi değil. | Open Subtitles | أنه يفترض أن يكون في المدرسة و ليس التسكّع معك |
| Akıllı olması gereken birisi için gerçekten, çok aptalca riskler alıyorsun. | Open Subtitles | أنت تتحمل الكثير من المخاطر من أجل شخص يفترض أن يكون ذكياً |
| Acil lambası olması gerekmiyor mu? | Open Subtitles | ألا يفترض أن يكون هنا ضوءٌ في حالات الطوارئ ؟ |
| Bunun bir ot tüneli olması gerek. | Open Subtitles | يفترض أن يكون هذا نفقاً لنقل الماريجوانا |
| Olması gerektiği yerde. - Olman gereken... | Open Subtitles | إنه حيث يفترض أن يكون حيث يفترض أن تكون أنت |
| Ama bunun bir aile gösterisi olması gerekiyordu. | Open Subtitles | لكن هذا عرض أعني أنه حقا يفترض أن يكون شيء عائلي |
| Devasa olması gerekiyordu. Ama bu devasa değil, tamam mı? | Open Subtitles | يفترض أن يكون عملاقاً لكن هذا ليس عملاقاً |
| Ama baskın olan partnerin, liderin o olması gerekiyordu. Ama şimdi hikâyesine bakınca... | Open Subtitles | ولكن يفترض أن يكون هو المهيمن ، القائد وبالنظرإلىتاريخه.. |
| Bunun bir buluşma olması gerekiyordu ama sen Ashleigh'yi çağırdın böylece benimle konuşmak zorunda kalmadın. | Open Subtitles | كان يفترض أن يكون هـذا موعد غرامي وأحضرت آشلي للكسرهـ أذاً لاتريد التتحدث معي. |
| Öğretmenler için düzenlenen minnet yemeği olması gerekiyordu. | Open Subtitles | إذاً، أعني أنه يفترض أن يكون هناك معلم لتقدير الطعام، أليس كذلك ؟ |
| Bilmiyorum. Bu çabuk temiz bir iş olmalıydı. | Open Subtitles | لا أعرف يفترض أن يكون عملاً نظيفاً سريعاً |
| Senin hatan değil, tatlım. Sorumluluk benim olmalıydı. | Open Subtitles | هذا ليس خطأك عزيزتي ، أنا من يفترض أن يكون المسؤول عن هذا |
| David, bu hikayede, mazlum kişi olması gerekiyor, değil mi? | TED | فداوود في تلك القصة، كان يفترض أن يكون المستضعف، أليس كذلك؟ |
| olması gereken bu zaten ayrılık kalbi sevgiyle doldurur. | Open Subtitles | ،وهكذا يفترض أن يكون الحال الغياب يجعل القلب مولعاً |
| Geçit töreni falan olması gerekmiyor mu? | Open Subtitles | يفترض أن يكون هناك إستعراض عسكري أو شيء هكذا؟ |
| Evet. Haritaya göre tam burada olması gerek. | Open Subtitles | نعم ، تشير الخريطة إلى أنه يفترض أن يكون في هذه الأرجاء |
| Eğer köprü kapanacaksa da en azından her şey Olması gerektiği hale dönecek. Hemen hemen her şey. | Open Subtitles | لو أنه يجب إغلاق الجسر ، على الأقل كل شيء سيعود لما كان يفترض أن يكون ، تقريباً كل شيء |
| Partilerde herkesin mutlu olması gerektiğini biliyor musunuz? | Open Subtitles | ألا تعلمين أنه في الحفلات يفترض أن يكون الجميعُ سعداء؟ |
| Bu üst, neonlu bir patlıcan rengi olacaktı,... fakat bunun hepsi yanlış olmuş! | Open Subtitles | هذا الرداء يفترض أن يكون نيون أوبرجيني. لكنه ليس كذلك. هذا خطأ تماماً. |
| Burada kal. Burada kimse olmamalı. | Open Subtitles | ابق عندك، لأنه لا يفترض أن يكون هناك أحد آخر |
| Bunun için o işverenin yalnız mevki ve servet olarak değil, ahlaki açıdan da üstün olması gerekir. | Open Subtitles | و هذا يفترض أن يكون رب العمل هو شخص عظيم ليس فقط في المنزله أو الثروه بل أيضاً في أخلاقياته |
| Bunun ikimizin arasında kalması gerekiyordu. | Open Subtitles | كان يفترض أن يكون الأمر بيننا نحن الإثنان |
| Onun fazladan ne özelliği var ki? Yani, bu çok saçma! Yeteneğe göre görevlendirme olması lazım. | Open Subtitles | لمأشكلأيّفارقإليه ،أقصدهذاسخيف، يفترض أن يكون هذا حكم الأفضل. |
| Gerçek bir Hint pazarı gibi görünmesi gerek. | Open Subtitles | يفترض أن يكون سوق هندي أصيل ,شكراً لك |