Evet, eğer şehirdeyse babamın barbeküsünü asla kaçırmaz. | Open Subtitles | أجل, لو كان بالبلدة لا يفوّت شواء والدي. |
Bilmiyorum. kaçırmaz diye düşünüyordum. | Open Subtitles | لا أعرف، حسبت أنه لن يفوّت ذلك |
Bay Acme, Jessica'nın şarkısını hiç kaçırmaz. | Open Subtitles | -السيد (أكمي) لم يفوّت يوماً أداءاً لـ(جيسيكا ) |
Anlamıyorum. Babam tavuk kanadı olan açık büfeleri asla kaçırmazdı. | Open Subtitles | لا أفهم ، ما كان لأبي أن يفوّت حانة مفتوحة مع أجنحة الدجاج |
Merak etme ben hallettim ama Harvey hiçbir toplantısını kaçırmazdı. | Open Subtitles | لا تقلقي، لقد أعتنيت بالأمر ولكن ليس من عادات (هارفي) أن يفوّت إجتماع |
Memur Waylin, lütfen bay Navorski'ye terminale kadar eşlik edin ve uçağını kaçırmaması için gerekeni yapın. | Open Subtitles | ضابط وايلن، من فضلك، دلّ السّيد نافورسكى على المحطة وتأكد ألا يفوّت رحلته |
Memur Waylin, lütfen bay Navorski'ye terminale kadar eşlik edin ve uçağını kaçırmaması için gerekeni yapın. | Open Subtitles | ضابط وايلن، من فضلك، دلّ السّيد نافورسكى على المحطة وتأكد ألا يفوّت رحلته |
Harvey Lemmings, avukatım, hiçbir partiyi kaçırmaz. | Open Subtitles | (هارفي ليمينغس)، محاميّ، الذي لا يفوّت أي حفل |
Altı, hayatında hiç bir zaman tatili kaçırmaz diye. | Open Subtitles | ألم أخبركم؟ لم يفوّت (ستّة) رحلة في عمره |
Matt bunu hayatta kaçırmaz değil mi? | Open Subtitles | أقصد بأنه من المستحيل أن يفوّت (مات) هذه الجلسة، أليس كذلك؟ |
- Lanet, Bay Wash hiç para kaçırmaz. | Open Subtitles | - سيّد (واشنطون) ما يفوّت ولا يوم |
Bunu kaçırmaz gerçi. | Open Subtitles | لن يفوّت هذا |