Onu öldürmek için, New York, Ottowa ve Washington'a gitti. | Open Subtitles | لقد إرتحل بسيارته إلى نيويورك.. أوتاوا و واشنطون لكي يقتله |
Onu az kalsın öldürecek olan babasını bu kadar önemsemesi beni şaşırtmıştı. | Open Subtitles | أتسائل كيف تيدي يكترث لأمر والده الذي ... كاد أن يقتله تقريباً |
Beni tanımanız ya da arkadaşım olmanız yeterli. Birinin beni tanıdığından şüphelenirse onları hemen öldürüyor. | Open Subtitles | يكفي أن تعرفني وأن تكون صديقي إن ظن أنّ أحدهم يعرفني؛ يقتله |
"Onu kimse öldürmedi. Sadece kalbi durdu ve öldü." | Open Subtitles | لم يقتله أحد أصيب بسكتة دماغية فحسب و مات |
Senatörün durumunda dalak biyopsisi sepsise sebep olup onu öldürebilir. | Open Subtitles | في حالة السناتور فحص للمثانة قد يسبب التعفن و يقتله |
Kaçarsan, Paxton'ı öldürür. Burada olmasa bile, Nam'da yapar bunu. | Open Subtitles | أنت أركض , سيقتل باكستون إذا لم يقتله هنا , إذا بالتأكيد في فيتنام |
Jack Sommersby olduğunu iddia eden biri onu öldürmeye çalışmış. | Open Subtitles | قالوا أن أحداً يدعى جاك سميرز بي حاول أن يقتله |
Labarge onu öldürmeden önce Yüzbaşı Trudeau alaydaki en iyi adamdı. | Open Subtitles | كان الكابتن ترودو أفضل رجل في الفوج قبل ان يقتله لابارج |
Onu bir köpek gibi öldürmek her vatanseverin görevidir. | Open Subtitles | إنه واجب بسيط لشخص محب لوطنه أن يقتله كالكلب |
Ya da yapabilirse onu öldürmek bütün Romalı vatandaşların görevi olacaktır! | Open Subtitles | و إلزام على كل روماني على أن يؤذيه أو يقتله إن أمكن |
Aynı zamanda mesele onu öldürecek kadar nefret eden birinin bulunmasıydı. Albay. | Open Subtitles | و السؤال هو من كان يكرهه لدرجة ان يقتله ؟ |
Diğer yandan, koltuğun ona yüklediği fiziksel stres zamanla onu zaten öldürecek. | Open Subtitles | من جهة أخرى الجهد البدني والذهي بسبب الكرسي سوف يقتله في نهاية المطاف بأي حال |
Ama çocuğun içine her ne koydularsa, Violet, bu onu öldürüyor. | Open Subtitles | لكن مهما كان الذي وضعوه في الطفلِ، فايلوت، فإنه يقتله. |
Bu onu öldürüyor. Yönteminizi bulmayı bir saplantı haline getirdi. | Open Subtitles | بل يقتله ولهذا اصابه الهوس بمعرفة اسرارك |
"Onu kimse öldürmedi. Sadece kalbi durdu ve öldü." | Open Subtitles | لم يقتله أحد أصيب بسكتة دماغية فحسب و مات |
Kapıyı açmak onu ve zihninin bağlı olduğu herkesi öldürebilir. | Open Subtitles | وفتح الباب من الممكن أن يقتله ويقتل كل شخص متصل به |
Ona soramam bile, çünkü bilmiyorsa bu onu kesinlikle öldürür. | Open Subtitles | لا استطيع ان اسأله ، لو لا يعلم سوف يقتله هذا |
Piskoposun karşısına çıkıp onu atalarının kılıcıyla öldürmeye niyetli. | Open Subtitles | إنه ينوى مجابهة الأسقف، كى يقتله بسيف أسلافه. |
Isıdaki bu değişiklik en azından patojenin onu öldürmeden önce dağılmasını sağlar. | Open Subtitles | ذلك التغير في الحرارة على الاقل سيعرقل نمو العامل الممرض ان لم يقتله في الاساس |
Lanet palyaço burunlunun onu öldürmesi gerekti. | Open Subtitles | ذو أنف المهرج اللعين من المفترض أن يقتله |
Onu öldüren asıl şeyin fakirlik olduğunu bilmeyen, nefret dolu bir baba. | Open Subtitles | مع رجل عجوز مليء بالكراهية ولم يعرف أن فقره هو ما كان يقتله |
Don Martin'in öldürmesini umduğun adam bu adam idi. | Open Subtitles | هل هذا هو الرجل الذى وددت ان يقتله دون مارتن |
Bir erkekle tanıştığımda birini onu öldürsün diye mi göndereceksin? | Open Subtitles | كل مرة التقي بها فتى ترسل احدهم لتقريبا يقتله ؟ |
Onu neredeyse öldürüyordu. | Open Subtitles | الشئ اللعين اقترب من أن يقتله هذا ما فعله. |
Kurşunların işe yaramadığını anlamışsındır, ama biz onu neyin öldüreceğini biliyoruz. | Open Subtitles | لعلك عرفت بأن رصاصاتك لن تقتله لكننا نعلم ما الذي يقتله |
Bir kalpazanlık olayı peşindeyken onu kim öldürmüş olabilir ki? | Open Subtitles | لا أستطيع أن أفهم لماذا قد يقتله احد بسبب تزوير اموال |