Gitmesine gerek yoktu çünkü tüm o bilgisayar saçmalığından anlıyordu. | Open Subtitles | لم يكن بحاجة إلى هذا لأنه كان يعرف كل تلك الأمور الخاصة بالحاسوب. |
Hayır, iyi biriydi. Hile yapmasına gerek yoktu. | Open Subtitles | كلا ، كان جيدا ولم يكن بحاجة للغش |
Bize öyle bakmasına gerek yoktu. | Open Subtitles | لم يكن بحاجة أن ينظر لنا بهذه الطريقة |
Uyarı sistemine ihtiyacı yoktu, çünkü yanında suç ortağı vardı. | Open Subtitles | إنه لم يكن بحاجة لجهاز إنذار لانه كان لديه شريك. |
Ve gördüğüm kadarıyla, sevgilinin afrodizyağa ihtiyacı yoktu. | Open Subtitles | و من رؤيتي للأمر، عشيقك لم يكن بحاجة إلى مثير للشهوة |
Ama dünyanın onu koruyacak bir insana ihtiyacı yoktu. | Open Subtitles | لكنّ العالم لم يكن بحاجة إلى شخص ليحميه. |
Sen inanmasan da ikna edilmesi gerekmiyordu... | Open Subtitles | لذا لم يكن بحاجة لمزيد من الإقناع لذا إذا أردت تصديق |
Ya da ben kapıyı açık bıraktığım için anahtara ihtiyacı olmadı. | Open Subtitles | أو أنّه لم يكن بحاجة إلى مفتاح ربّما لأنني لم أقفله |
Böyle bir suçlamayla kirlenmesine gerek yoktu. | Open Subtitles | لم يكن بحاجة لتبقى عليه وصمة الاتهام |
Kesinlikle gerek yoktu, ama eğer... | Open Subtitles | حسناً، بالتأكيد لم يكن بحاجة إلى ذلك، ولكن إذا... |
Sormaya gerek yoktu. Zaten biliyordu. | Open Subtitles | لم يكن بحاجة للسؤال لقد كان يعلم |
Richard'ın Uşak olmasına gerek yoktu çünkü kandırarak, kendini sevdirdiği insanların onu geri getirebilmek için her şeyi yapacaklarını biliyordu. | Open Subtitles | (ريتشارد) لمّ يكن بحاجة ليصبح "جالب شقاء". لأنه يعلم أنّ من خدعهم لحبّه لن يوقفهم شيء عن إعادته. |
Endişelenmesine gerek yoktu. | Open Subtitles | لم يكن بحاجة للقلق |
Sinemalarda ya da hayatımda "Borsa" filminin devamına gerek yoktu. | Open Subtitles | وول ستريت " لم يكن " ... بحاجة إلى تتمة لا في السينما ولا في حياتي |
Bir enstürimam çalabilen topluluğun bir üyesinin çalışmaya ihtiyacı yoktu. | Open Subtitles | وكل من كان يستطيع العزف لم يكن بحاجة للعمل |
Hapiste kimseye ihtiyacı yoktu çünkü zaten biri vardı. | Open Subtitles | لم يكن بحاجة لأي تواصل إجتماعي وهو بالسجن لأنه لديه واحد أصلاً |
Olsaydı bile, sizin gibi birine ihtiyacı yoktu. | Open Subtitles | ،وحتى لو كان كذلك .فلم يكن بحاجة لرجل مثلك |
Onun bir bütçe planına veya yargılamalarıma ihtiyacı yoktu. | TED | لم يكن بحاجة إلى دخل ولا رأيي. |
Madem öyle, o zaman onu korumalıydın. Korunmaya ihtiyacı yoktu. | Open Subtitles | إذاً، كان ينبغي أن تحميه - لم يكن بحاجة إلى الحماية - |
İki numarayı yapmaya ihtiyacı yoktu. | Open Subtitles | لم يكن بحاجة إلى قضاء حاجته الثانية |
Ama kesinlikle özgürlüğünü satın alması gerekmiyordu. | Open Subtitles | لكنّه بالتأكيد لمْ يكن بحاجة لشراء حُرّيته. |
Ya da ben kapıyı açık bıraktığım için anahtara ihtiyacı olmadı. | Open Subtitles | أو أنّه لم يكن بحاجة إلى مفتاح ربّما لأنني لم أقفله |