Ve benim de çok zamanım yoktu, onun hayatını kurtarırken, durup babalık testini kontrol edecek veya Lisa'ya kararını soracak kadar. | Open Subtitles | لذا لم يكن لديّ الوقت بينما كنت أنقذ حياتها أن أتوقف و أتأكد من فحوصات الأبوة أو أن أسألها عن مستقبل الطفل |
Sistemdeki sesi silmek için yeterli zamanım yoktu. | Open Subtitles | لم يكن لديّ الوقت لإيقاف الصوت |
Wilson'a uğrayacak zamanım yoktu. | Open Subtitles | (ولم يكن لديّ الوقت للمرور بمنزل (ويلسون |
Bu sayede, ne tür bir öğretmen olacağımı düşünecek vaktim kalmadı. Sadece, oraya çıktım ve mimarlık hakkındaki konuşmamı yaptım. Ve gerçekten muhteşem gibiydi. | Open Subtitles | بذلك الوقت لم يكن لديّ الوقت لأقرر أي مدرس أريد أن أكون فكل ما فعلته هو التكلم عن الهندسة المعمارية ، وكان أمراعظيم |
Keşke yanında olabilsem. Ama bildiğin üzere fazla vaktim kalmadı. | Open Subtitles | اتمنى لو كنت هناك معكِ لكن كما تعلمين لم يكن لديّ الوقت الكافي |
Senin süper gücünü bulmakla o kadar meşguldüm ki Wade'i düşünmeye zamanım olmadı. | Open Subtitles | تعرف، أنا كنت مشغولة جداً محاولة معرفة قواك الخارقة وبذلك لم يكن لديّ الوقت لأقلق بشأنه |
Hayır aslında. Gençlik yıllarımda zamanım olmadı pek. Ben çoğunlukla eğitimdeydim. | Open Subtitles | كلا بالواقع، لم يكن لديّ الوقت في سنوات شبابي، كنت مشغولاً بالتدريب. |
- Bak, daha önce söylemek isterdim, ama zamanım olmadı. | Open Subtitles | -ماذا؟ -اسمعي، لقد أردت إخباركِ سابقاً ولكن لم يكن لديّ الوقت |
Duracak zamanım olmadı. | Open Subtitles | أوه ، لم يكن لديّ الوقت للتوقف |