Görmezden geldim. Onun için zamanım yoktu. | Open Subtitles | كما تعلمون، تجاهلتُه لم يكن لديّ وقت أخصّصه له |
! Al, karşılaştırmalı bir alışveriş için zamanım yoktu. | Open Subtitles | آل، لم يكن لديّ وقت لمقارنة الأسعار |
İkisini birden öldürmemeliydim. Yeterince zamanım yoktu. | Open Subtitles | "ما كان عليّ قتلهما معاً لم يكن لديّ وقت كافٍ لذلك" |
Telefon geldi. Üstünü kapatmaya vaktim olmadı. | Open Subtitles | لقد تلقيتُ المكالمة ولم يكن لديّ وقت لتغطيتها |
Kusura bakmayın ama bunu okumaya vaktim olmadı. | Open Subtitles | لأكون صريحاً, لم يكن لديّ وقت لأقرأ هذا. |
Henüz dua etmek için vaktim olmadı. Gerçi dün akşam birkaç kez "Tanrım!" diye bağırdım. | Open Subtitles | لم يكن لديّ وقت كافي لأصلي و أيضاً صرختُ " يا آلهي " عدة مرات في الليلة الماضية |
Oturup sohbet edecek zamanım yoktu. | Open Subtitles | . لم يكن لديّ وقت لأدردش معكما |
- Kontrol etmeye zamanım yoktu. | Open Subtitles | لم يكن لديّ وقت لأنسق معك |
zamanım yoktu. | Open Subtitles | لم يكن لديّ وقت. |
Aramaya vaktim olmadı. | Open Subtitles | لم يكن لديّ وقت للإبلاغ عن ذلك. |
Çekmeye bile vaktim olmadı. | Open Subtitles | لم يكن لديّ وقت للكاميرا حتى |
vaktim olmadı. | Open Subtitles | أنا فقط لم يكن لديّ وقت |