Onları organize ediyor, parasal ihtiyaçları karşılıyor ve bunun Tanrı'nın isteği olduğunu söylüyordu. | Open Subtitles | هو من ينظّم ذلك ويموّلهم يخبرهم أنها إرادة ربانية |
Evet, O. Akşam yemeğini organize ediyor. | Open Subtitles | حسناً، هذا هو الرجل، إنه ينظّم العشاء. |
Bu yüzden, sürgünleri organize eden SS subaylarından Adolf Eichman başlangıçta çocukların aileleriyle birlikte Doğu'ya gönderilmesine izin vermedi. | Open Subtitles | لذلك "أدولف آيشمان" عضو الـ "إس إس" الذي كان ينظّم الإبعاد لم يعطى إذناً أوليّاً للأطفال أن يرسُلوا الى الشرق مع أبائهم |
Muhbirim onun silah nakliyesi organize ettiğini söylemişti ama sadece bir hava trafik kontrolörüydü. | Open Subtitles | ضابطي في مركزّ القيادة أخبرني أنّه ينظّم عمليّات شحن لشُحنات سلاح. لكنّه ما كان إلّا مُنظّم نقل جويّ، كان محض رجل عاديّ. |
Melekleri organize eden Bartholomew mu? | Open Subtitles | ذلك المدعو (بارثلوميو)، أهو من ينظّم الملائكة؟ |