Bu sosyal bir girişim, kâr amacı güden bir süpermarket değil. | TED | أنها مؤسسة إجتماعية، سوبرماركت لا يهدف للربح. |
Çalışmamızın amacı kendi kendine her yerde gidebilen -- mesela Kaliforniya'daki herhangi bir caddede -- arabalar üretmeye yönelikti. | TED | ان عملنا في الاساس يهدف الى بناء سيارات تستطيع ان توجه نفسها إلى أي مكان ما وعلى اي طريق في كاليفورنيا |
Yüzbaşı Renard, bu konuşma politik bir kariyer başlangıcı yapmaya yönelik miydi? | Open Subtitles | أيها القائد، هل يهدف هذا الخطاب إلى إطلاق مسيرة سياسية؟ |
Bu, Abu Dhabi hükümeti tarafından yerleştirilen uydu vericileriyle deniz ineklerinin nerede olduğunu bulmaya yönelik bir projedir. | Open Subtitles | هذا مشروع تقوم به حكومة أبو ظبي يهدف لمعرفة أين يذهب الأطوم قاطني الخليج عبر ربطهم بأجهزة تتصل بالأقمار الصناعية |
Merkez Bankası'ndaki numaraları hedef alıyor. Parayı yok ediyor. | Open Subtitles | إنه يهدف للاحتياطيات السرية الفيدرالية إنه يدمر الأموال |
Merkez Bankası'ndaki numaraları hedef alıyor. Parayı yok ediyor. | Open Subtitles | إنه يهدف للاحتياطيات السرية الفيدرالية إنه يدمر الأموال |
Bu bir keskin nişancıyla, kuşa nişan alıp, ancak kanatından vurabilen adam arasındaki farktır. | Open Subtitles | هذا هو الفرق بين في الرماية والخبراء الرجل الذي يهدف إلى اللحوم البيضاء ويذهب المنزل مع الجناح |
Flaş diski elimde tutarken elime nişan almış. | Open Subtitles | لكنه كان يهدف إلى الذاكرة المحمولة التي كنت أحملها في يدي |
Söylemek istediğim bu yapmaya zorlandığımız program onları engellemek için dizayn edilmişti... | Open Subtitles | ما أحاول قوله هو أن ذلك البرنامج الذي نحن نحاول إصلاحه يهدف الى كبح جماحهم |
Yemek ürünleri endüstrisindeki faizleri ilerletme amacı güden Amerika'nın DC esaslı lobi grubu Market Üreticisi temsil ettiği şirketlerin odak noktası olmasını engellemek için insanlara, iş yerinde yemek yemekten çok yapılacak iş olduğunu hatırlattı . | Open Subtitles | وليس لمحلات البقالة في أمريكا كواشنطن دي سي لوبي جروب الذي يهدف لزيادة مبيعاته فقط |
Fabrikayı kim havaya uçurduysa artık amacı da buydu değil mi? | Open Subtitles | أياً كان من فجر ذلك المصنع، فذلك هو ما يهدف إليه، أليس كذلك؟ |
İki tarafın rızasıyla, duygusal ve kar amacı gütmeyen cinsel birleşmemiz gerçekleşti. | Open Subtitles | أستطيع أن أخبرك أنه بموافقة تامة مدفوع بعاطفة، ولم يكن يهدف للمال وقد بلغ الأمر ممارسة الجنس. |
Noel'den iki gün sonra, Boston'daki bir üniversiteden araştırmacılar geldi, hastalık genini belirlemeye yönelik araştırma projesi için bizden ve çocuklardan kan örneği aldılar. | TED | و بعد يومين من عيد الميلاد أتى باحثون من جامعة بوسطن لأخذ عينات من الدم منا و من طفلينا وذلك لأجل مشروع بحثي يهدف لاكتشاف الجين المسبب للسرطان |
ve bu istek yalnızca Papa'nın kendisine yönelik. | Open Subtitles | وهذا التطبيق يهدف إلى البابا وحده. |
Bunların tümü yalnızca sivrisinekleri öldürmeye yönelik. | TED | كل هذا يهدف فقط لقتل البعوض. |
Dilini, bir mermi gibi avının savunmasını kırmak için başına doğru hedef alır. | Open Subtitles | لسانها كالصاروخ يهدف رأس الفريسة ليبطل دفاعها |
Ayrıca ensesini hedef alan askeri yakalayıp parçaladı. | Open Subtitles | لكن عندما حاول سيس أنّ يهدف نحو نقطة ضعفها قامت بسحقه في الأرض |
Sence de biraz yükseğe nişan almıyor musun? | Open Subtitles | ألا ترى أن هذا يهدف إلى شيء بعيد ؟ |
Pantolonumu indirip, beni yağlıyacak Deliğe nişan alacak. | Open Subtitles | ...سوف يخلع ملابسي ...و يهدف الى |
Harley'in öncelikli rotasını ve sonraki hedefini belirleyen dizayn. | Open Subtitles | يهدف إلى تحديد طريق الهارلي الأولي للهروب و إتجاههم بعد ذلك |