Bir otoban kenarında yaşıyorsanız, bu, günde 17 sigara içmekle aynıdır. | TED | إذا كنتم تعيشون بجانب الطريق السريع، فكأنكم تدخنون 17 سيجارة يوميًا. |
Şehrin sakinleri günde yalnızca kişi başına 100 litre suyla sınırlandı. | TED | تم تقييد حصة السكان من الماء ب 100 لتر للشخص يوميًا. |
Trans olmak bu kavram yanılgılarıyla her gün çatışmak anlamına geliyor. | TED | كونك متحولًا يعني أنك ستتعرض إلى هجوم من المفاهيم الخاطئة يوميًا |
Bu arada, palmiye yağı binlerce yiyecek ürününde bulunuyor. her gün yiyoruz. | TED | بالمناسبة، يُدرجُ زيت النخيل في آلالاف من المنتوجات الغذائية التي نتناولها يوميًا. |
Şu ana kadar pilot programımızla, Neredeyse 1.700 günlük iş sağladık. | TED | حتى الآن ببرنامجنا الإرشادي، وفرنا أكثر من 700 1 عملًا يوميًا. |
Hergün en son fıkramı dinlemek için arayan insanlar var. | Open Subtitles | تصلني اتصالات يوميًا من أشخاص يريدون فقط سماع آخر نكتي |
günde en az iki kere cezbetmeyi kendime kural edindim. | Open Subtitles | لقد جعلت الإستسلام للإغراء قاعدة لي علي الأقل مرتان يوميًا |
günde beş kere alkolle çalkalarsan düşündüğünden daha çabuk iyileşir. | Open Subtitles | أغسليه 5 مرات يوميًا بالكحول وسوف يشفى أسرع مما تظنين. |
günde 1000 kadar insan rehabilitasyon merkezine geliyordu. | TED | ما يقارب 1000 شخص يوميًا يأتون لمركز الإنقاذ |
günde 3 kere sıraya dizilmek, kalabalık bir salonda berbat yemeklerden yemek benim için normal olmuştu. | TED | أصبح من المعتاد أن اصطف ثلاث مرات يوميًا لتناول طعام ردئ في قاعة طعام تعمها الفوضى والضوضاء. |
Zaten işkolikti, günde 15-18 saaten fazla çalıştı. | TED | كونه مخلص لعمله، كان يعمل حتى لأكثر من 15 إلى 18 ساعة يوميًا |
Varsayalım hepiniz gidip 20 gün boyunca günde üç kez eroin kullandınız. | TED | تخيلوا كلكم أنكم ولمدة 20 يومًا تستعملون الهيروين 3 مرات يوميًا. |
Bu ağaçlar her gün 20 milyar litre su buharını açığa çıkarırlar. | Open Subtitles | تصدر هذه الأشجار يوميًا حتى عشرين ألف بليون لتر من بخار الماء |
Çocukları her gün parka götürürseniz, bu onların her gün kirleneceği anlamına gelir | TED | إذا أخذت الأطفال للحديقة يوميًا فهذا يعني أنهم سيتسخون كل يوم. |
Nesli tükenmekte olan canlı türleri hakkında ilk kez bilgi edindiğimde hayvanların her gün dünya üzerinden sonsuza dek silindiklerini öğrenmiş olmaktan büyük bir üzüntü duydum. | TED | ومنذ علمي بوجود أنواع معرضة للخطر أصابني الاكتئاب الشديد.. بسبب الحيوانات التي يتم التخلص منها يوميًا |
Bu, Amerikalı bir ailenin her gün yemek hazırlamak, yemek yemek ve sofrayı toplamak için harcadığı ortalama süre. | TED | هذا هو متوسط الفترة الزمنية التي تقضيها عائلة أمريكية في إعداد الطعام وتناوله وتنظيف ما بعد الوجبات يوميًا. |
her gün, 50 bin insan bu hastalıklardan dolayı erken ölüyor. | TED | خمسين ألف شخص يوميًا يموت قبل أوانه من هذه الأمراض. |
Yani 5,000 çocuk daha az ölücek her gün, sizin on katınızın her gün ölmemesinin nedeni de bu ortaklıklar sayesinde. | TED | هذا أقل بـ 5،000 طفل يموت يوميًا. عشرة أضعاف مصيرك في عدم موتك يوميًا، كل هذا بسبب كل هذه الشراكات. |
Boşluğun kapanmasını engellemek için günlük dozlarda gümüş-silfaziadin merhemi uyguluyoruz. | Open Subtitles | نحن نرعاه يوميًا بوضع مرهم سيلفازيدين الفضة كوسيلة لتأخير الإغلاق. |
Çoğu, etkili pratik için kullandığı zamanı, sınırlı olmak üzere günlük pratik vakitlere ayırıyor. | TED | الكثير منهم يقومون بتقسيم وقت التدريب الفعال على عدة جلسات من التدريب يوميًا لفترات محدودة. |
Domuzları ve diğer hayvanları günlük olarak topladıkları organik atıklarla besleniyor. | TED | تتغذى خنازيرهم وحيوانات أخرى على البقايا العضوية التي يجمعونها يوميًا. |
Ve günümüzde bunu, Hergün hastanelerde kullanıyoruz, pozitron emisyonlu tomografide, PET tarayıcılarda, hastalığı tanımlamak için kullanılıyor. | TED | والآن، نستخدمها يوميًا في المستشفيات، في التصوير المقطعي بإصدار البوزيترون، الأشعة المقطعية وتستخدم في اكتشاف المرض. |