Artık bedelini ödemek zorundasın, çünkü hediye kabul etmemize izin verilmiyor. | Open Subtitles | حَسناً، الآن أنت gotta يَدْفعُ ثمنه، ' يَجْعلُ نحن لَسنا سَمحَ لقُبُول الهدايا. |
Kirayı ödemek. | Open Subtitles | يَدْفعُ الإيجارُ، ذلك الذي. |
Bu yüzden, hayvanlara öfkenin kontrolü için derslere katılmak veya $5,000 ödemek gibi iki seçeneğiniz var. | Open Subtitles | لذا عِنْدَكَ إختيارُ حُضُور صنف إدارةِ غضبِ حيوانيِ... أَو يَدْفعُ 5,000$ غرامة. |
Her insan kurtuluş için bir bedel öder. Bu da senin ödeyeceğin bedel. | Open Subtitles | يَدْفعُ كُلّ رجلُ السعرَ للتسديد هذا لك. |
Nasıl bir manyak erotik hikayeler için böylesine bir miktar öder ki? | Open Subtitles | الذي نوع منحرف يَدْفعُ ذلك الكثيرِ ل يُوسّخُ قصّةً؟ |
Evet ama, sadece kendi sorunun için ödeme yapsaydın başkalarınınkini ödemeseydin. | Open Subtitles | الحقّ، لكن إذا أنت فقط دَفعَ لمشكلتِكَ، ولا يَدْفعُ عن كُلّ شخص آخرِ المشكلة، فقط يَعتني بنفسك؟ |
- Hiç. Amerika'da insanların sağlık hizmeti için ödeme yaptıklarını biliyoruz. | Open Subtitles | نَعْرفُ في أمريكا يَدْفعُ الناسُ ثمن رعايتهم الصحيةُ، |
Sadece çalışan bir yetişkin 6.65 sterlini ödemek zorunda. | Open Subtitles | (مور)وحيدجداًبالغعامل مَنْ يَكْسبُ مالاً كافياً يَدْفعُ ال 6.65؟ |
Kim bir gösteriye bu kadar para öder? | Open Subtitles | مَنْ يَدْفعُ ذلك الكثيرِ من اجل العرض؟ |
- Kibriti ilk düşüren bahşişi öder. | Open Subtitles | - اول واحد بسْقطه يَدْفعُ البقشيش. |
Bazen müşteriler odada ödeme yaparlar. | Open Subtitles | يَدْفعُ أحياناً الزبائنُ في الغرفةَ. |
Zamanımı alıyor ama ödeme yapmıyor. | Open Subtitles | يُهدرُ وقتَي ولا يَدْفعُ. |