Olmayacağını bildiği bir şey için çok şeyi riske atıyor. | Open Subtitles | إنه يُخاطر بالكثير لشيء يعرف أنهُ لن يحدث. |
Kardeşiniz için hayatını riske atıyor. | Open Subtitles | يُخاطر بحياته من أجل أخيكم الصغير وعلى هذا |
Bir petrolcü iflas ediyor bile olsa neden bu kadar risk alsın? | Open Subtitles | وِلمَ رجل لديه شركة نفط ، يُخاطر بنفسه ، حتى لو كان مُفلساً ؟ |
Hayatını risk hesaplarıyla kazanan bir adam tabii ki o risklerin çoğunu da alır. | Open Subtitles | لرجل يُخاطر من أجل لقمة العيش، يبدو بالتأكيد أنّه يأخذ الكثير منه. |
Muhtemelen komşuların 2. silah sesini duymaları riskini alamadı. | Open Subtitles | لربّما لمْ يرد أن يُخاطر بسماع الجيران الطلقة الثانية، |
Yakalanma riski varken bunu göze alamaz. | Open Subtitles | لن يُخاطر بالقبض عليه بمثل ذلك الراتب. |
Tim bütün bu şeylere sahip oldu - sırf Molly'den kurtulmak için niçin onları kaybetme riskine girsin? | Open Subtitles | تيم, ولديه كل هذا, فلماذا يُخاطر بفقده لمجرد ان يتخلص من مولى ؟ |
Burada insanlar birçok sanayi dalı açısından hayati önem taşıyan madenler için hayatlarını riske atarlar. | Open Subtitles | هنا , يُخاطر الناس بحياتهم مِن أجل معدن ٍ أساسي لمصانع مُهمة عديدة |
Niçin öyle bir yerde bütün ününü, güvenliğini, yasadışı testler için riske etsin ki? | Open Subtitles | لمَ يُخاطر بسمعته وسلامته لإجراء إختبارات غير قانونيّة في فندق رخيص؟ |
Üçümüzün de hayatını riske atması mantıklı değil. | Open Subtitles | ليس من المنطق أن يُخاطر ثلاثتنا بحياتهم بالخارج هناك. |
Çok özel bir insan deniz kabukları için hayatını riske atar. | Open Subtitles | نوع مُميّز من الرجال الذي يُخاطر بحياته في هذا الطقس للقليل من السرطانيّات. |
Başkan, açık bir dille yeni bir gözetim programıyla riske girmeyeceğini belirtti. Ben de. | Open Subtitles | لقد أوضح الرئيس تماما أنّه لن يُخاطر بنفسه ببرنامج مُراقبة آخر، ولا أنا أيضا. |
Bir çeşit aygıt ya da her neyse riske girmeyeceği bir yerde olmalı. | Open Subtitles | هذا أو نوعًا من الأجهَزة، على أيّة حال، شيء لا يُخاطر بأن يأخذُه معه بكل مَكان. |
Boynuna bıçak dayanarak zorlanmadıkça asla risk almaz. | Open Subtitles | هو لن يُخاطر مالم يُجبر بسكين على رقبته. |
İlginç Frank işte. Hep risk alır. | Open Subtitles | قدًمه فرانك لكِ دائما يُخاطر |
Halbridge kurye kullanarak çok büyük bir risk almış. | Open Subtitles | (هالبريدج) يُخاطر كثيرًا بإستخدامه لرسول |
Herhangi bir insanın sonuçsuz ödip kompleksi olan ikinci sınıf bir mühendis ile ilgili sorular sormak için bir federal çalışan taklidi yapıp da ceza riskini göze alacağını sanmıyorum. | Open Subtitles | أشك بأي أحد أن يُخاطر بالعقوبات الصارمة لتقليد شخصية ضابط فيدرالي فقط ليسأل أسئلة عن مهندس بسيط |
Avcilarimiz tarafindan goturulmektense kendi canini almis ve cocuklarinin yasama riskini almis. | Open Subtitles | ولكنه فضّل الانتحار على أن يأخذه باحثونا وان يُخاطر بحياة أولاده |
Bunu yapan kimse, onların fark edilmesi riskini göze alamaz. | Open Subtitles | و أياً كان من وضعها فهو لن يُخاطر بخطر العثور عليها |
Hiçbirimizin kendini tekrar etme riski yok. | Open Subtitles | كلانا لا يُخاطر بتكرار نفسه |
Bu riski almasına izin veremeyiz. | Open Subtitles | لا يمكن أن ندعه يُخاطر |
Eger benim kardesim Hasaan ise, neden böyle bir saldiri riskine girsin? | Open Subtitles | إذا كان أخي هو " حسن " ، لماذا قد يُخاطر بهجوم مثل هذا ؟ |
Smith tüm bu dökülen yırtık alçı panellerin içine saklama riskine girmez. | Open Subtitles | لن يُخاطر (سميث) بتخبأتها هناك مع تمزّق جميع ألواح الجصي |
Hadi, sana nerede olduğunu söyleyeceğim. Chris'in hapse girmesini istiyorum. | Open Subtitles | . لن يُخاطر بإمكانية دخوله السجن |