Yöneticiye haftalardır musluğu tamir etmesini söylüyordum ama bir türlü gelmemişti. | Open Subtitles | حنفيّتي. لأسابيع، كنتُ أطلب من المُشرف على مبناي أن يُصلح حنفيّتي، لكنّه لمْ يأتِ. |
Aradığımız şey bu arabaları kimin tamir ettiği. | Open Subtitles | أعتقد إننا نبحث عن شخص ما يُصلح عربات الغولف. |
11 yaşındayım, annem dışarıda bir yerde babam da yukarıda çatıda yağmur borularını tamir ediyor. | Open Subtitles | كان عمري إحدى عشرة عاماً، وكانت أمي بالخارج، وأبي بالأعلى يُصلح مزراب المطر بالسطح |
Babam uzun zamandır karbüratörünü tamir etmeye çalışıyor. | Open Subtitles | أبي كان يحاول أن يُصلح مكربن الهواء منذ زمن طويل. |
Umursamanız çok tatlı çocuklar, ...ama ona zarar vermek hiçbir şeyi düzeltmez. | Open Subtitles | من اللطيف أنكم مهتمين يارفاق لكن إيذائه لن يُصلح أي شيء |
Bu her şeyi düzeltmiyor ama. | Open Subtitles | لكنه لا يُصلح أي شيء ممّا حدث |
Böyle şeyler yaratabilen birisi neden çatı tamir etmek istesin ki? | Open Subtitles | رجل صنح تحفةً كهذه لماذا يريد أن يُصلح أسطح المنازل؟ |
Ve cinsel yıldırma yoluyla, gururunu tekrar kazanma girişimin babanla olan bozuk ilişkini tamir etmeyecek. | Open Subtitles | ومحاولتكِ لإستعادة إحترامكِ لذاتكِ من خلال التخويف الجنسي... لن يُصلح الخلل في العلاقة التي كانت لديكِ مع والدكِ. |
Bu ev kendi kendine tamir olmayacak. | Open Subtitles | هذا البيت لن يُصلح نفسه بنفسه. |
O da zaman makinesini tamir edecek. | Open Subtitles | بعد ذلك يُصلح آلة الزمن |
Gemisini tamir edip gitmesine izin ver. | Open Subtitles | دعه يُصلح سفينته ويرحل |
Ama işime de gelmiyor değil çünkü Dave beklerken bir şeyleri de tamir ediyor. | Open Subtitles | لكنّ الأمر جيّد لأنّ (ديف) يُصلح الأغراض بينما ينتظر. |
Zaman ve para her şeyi tamir edebilir. | Open Subtitles | الوقت والمال يُصلح كل شيء |
Neden bir şey tamir edilmiyor? | Open Subtitles | لماذا لم يُصلح شيء؟ |
Arabaları tamir eder, silah satışı yapar. | Open Subtitles | (هيكتور) رجل مشغول يُصلح سيارات ويروج السلاح |
Hector pek meşgul bir adammış. Arabaları tamir eder, silah satışı yapar. | Open Subtitles | (هيكتور) رجل مشغول يُصلح سيارات ويروج السلاح |
Kocası el altından araba tamir ediyor. | Open Subtitles | فزوجها يُصلح السيارات. |
Gemiyi tamir ettiği zaman, Slade'in ona ihtiyacı kalmayacak. | Open Subtitles | بمجرد أن يُصلح القارب، لن يكون (سلايد) بحاجة له. |
Stan, ailesiyle taşınabilmek için tamir ettiğini söylemişti. Darmadağın olduğunu söylemedi. | Open Subtitles | قال (ستان) أنّه كان يُصلح المكان حتى تنتقل إليه عائلته، لكنّه لمْ يقل أنّه كان كارثة. |
Bak, içmek hiçbir şeyi düzeltmez. | Open Subtitles | إسمعي، الشرب لا... لا يُصلح الأمور |
Burada kimse hiçbir şeyi düzeltmiyor. | Open Subtitles | لا أحد يُصلح شيئاً هنا |