Biz lüks yemeğin keyfini çıkarırken, sokaktaki adam acı çekiyor. | Open Subtitles | في حين أننا تناول العشاء في ترف فالمواطن العادي يُعاني |
Ama önce acı çekecek, uzun ve şiddetli. | Open Subtitles | ولكن أولا ً، يجب أن نجعلهُ يُعاني مُعاناة طويلة ومؤذية |
Tek bir isteğim var, kendim için değil, ama acı çeken herkesin onuru için. | Open Subtitles | شيءٌ أطلبهُ، ليسَ لنفسي فقَط لكن لشرفِ كُل مَن يُعاني |
Şükürler olsun ki oğullarım böyle bir şeyden muzdarip değil. | Open Subtitles | وأشكر الربّ يومياً لأنّ إبني لا يُعاني من نفس حالته. |
Yaşlı bir adam kalp krizi geçiriyor! 911'i ara! | Open Subtitles | رجلُ كبيرٌ يُعاني من أزمة قلبية إتصلي بالنجدة |
Post Travmatik Stres bozukluğu yaşıyordu. Bunu ihbar edemedi. | Open Subtitles | .وكان يُعاني اضطراب ما بعد الصدمة لذا لم يستطع أن يبلّغ عنه |
Bak ne olduysa oldu. Daha başka kimse acı çekmesin. | Open Subtitles | انظُر، ما فعلتُه فعلتُه و لن يُعاني أحدٌ آخَر |
Seni çıkarırdım, bu fare deliğini havaya uçururdum ve o o...pu çocuğunun acı çekmesini sağlardım. | Open Subtitles | كنت لأُخرجك من هنا، و أفجر جحر الفأر هذا و أتأكد من أن اللعين يُعاني |
Çok acı çekiyordu. Bir kilometre daha gitmeyi göze alamadım. | Open Subtitles | ولقد كان يشعر بالكثير من الألم غير أنّي لم أشأ له أن يُعاني ميلاً آخر. |
Evrendeki her varlık çocuğu zarar gördüğünde bir annenin nasıl acı çektiğini anlayabilir. | Open Subtitles | كلّ مخلوقٍ في الكونِ يعي ألمَ الأمّ حين يُعاني طفلها. |
Martin, genç bir dalgıç, o kadar acı çekiyor ki arkadaşı ona masaj yaparak rahatlatmaya çalışıyor. | Open Subtitles | مارتن, غاطسٌ شاب, يُعاني من هذا الالم الذي يُحاول صديقه تسكينه بتدليكهِ. |
Ben de herkes kadar portakallı ördeği severim ama zavallı yaratığa acı çektirmek zalimlik gibi geliyor. | Open Subtitles | إنّني مُعجب بالبط البُرتقالي كإعجابي بالشخص الماثِل أمامي، ولكن سيبدو قاسياً لو جعلت المخلوق الفقير يُعاني. |
Hayatının her gecesi kâbus gören bir adam acı çekiyordur. | Open Subtitles | الرجل الذي تراوده الكوابيس كُل ليلة .طيلة حياته هو الذي يُعاني |
Bir köpeğin bile bu kadar acı çekmesine izin vermezdim. Sen verir miydin? | Open Subtitles | لم أكن لأترك كلبًا يُعاني هكذا، أكنتِ تفعلين هذا؟ |
Bahse girerim karın acı çekmemiştir. | Open Subtitles | نعم، رَاهنتُ زوجتَكَ لَمْ يُعاني منه. |
acı çekmeyen kahinin bir değeri olacağını sanmıyorum. | Open Subtitles | وكما تعلمون، لا أعتقد أن النبي الذي تصيبه لعنة... لم يُعاني منها. |
Dafu'nun tek başına acı çekmesindense onu yanımda götürmeyi tercih etmiştim. | Open Subtitles | أفضّل أن آخذه معي... عوضاً عَن تركه يُعاني بمفرده. إذن رحلتك الأخيرة لَم تكن لأجل الإستجمام؟ |
Bir insan acı çekmeden... asla büyük biri olamaz. | Open Subtitles | ما لم يُعاني الشخص... فإنه لا يمكنه أن ينجح أبدآ. |
Hayatı boyunca paranoyadan son derece muzdarip olmuş bir delikanlı vardı. | Open Subtitles | لدينا رجل شاب ، يُعاني بشدة طوال حياته من جنون الإرتياب |
Bu makalenin yazarlarının bulgularına göre, günümüz Amerikasındaki Cumhuriyetçilerin ve Demokratların çoğu siyasi güdüm asimetrisinden muzdarip. | TED | ما وجده كتاب هذا المقال كان في أمريكا اليوم، يُعاني معظم الجمهوريين والديمقراطيين من عدم تناسق التحرك السياسي. |
Bence kalp krizi geçiriyor olabilir. | Open Subtitles | أعتقد بأنّه يُعاني مِن نوبة قلبية. |
Aplastik anemisi var-- işe yarar kemik iliği üretilemeyen bir sistem bozukluğu. | Open Subtitles | إنه يُعاني من فقر الدم اللاتنسجي فشل منهجي في إنتاج خلايا نُخاع عظمي قابلة للحياة |
Her gün Tanrı'ya benim oğluma da aynı hastalığı vermediği için şükrediyorum. | Open Subtitles | وأشكر الربّ يومياً لأنّ إبني لا يُعاني من نفس حالته. |