Seni düşünüyordu. Sana bunu vermemi istedi. | Open Subtitles | لقد كان يُفكر بكِ و قد طلب مني أن اُسلمكِ هذا |
Seni düşünüyordu. Sana bunu vermemi istedi. | Open Subtitles | لقد كان يُفكر بكِ و قد طلب مني أن اُسلمكِ هذا |
Onun ne düşündüğünü öğrenmek istesem kitabını alırdım. | Open Subtitles | ،لو كنت أريد أن أعرف كيف يُفكر كنت سأشتري كتابه |
Bilmiyorum baba. Şu anda kimsenin bunu düşündüğünü sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعلم ، يا أبى أشكّ بأن هناك من يُفكر بذلك ، الآن. |
Ayrıca bütün dünya üzerinde kara kutuları burada aramak kimsenin aklına gelmez. | Open Subtitles | وآخر مكان في الأرض، يُفكر أحد أن يبحث عن الصندوق الأسود فيّه |
İhtilal güneye kayınca, Knox silahlar için başka bir kullanım alanı düşündü. | Open Subtitles | عندما ذهب الانقلاب الى الجنوب، كان نوكس يُفكر في استخدام اخر للاسلحة |
Her gün yürüdüğü mesafeyi ölçmek için düşünmesi gerekti. | Open Subtitles | عليه أن يُفكر بالمسافة التى يمشيها يومياً. |
Ama onun vücudunu kullanmak istediğimi düşünmesini istemiyorum. | Open Subtitles | لكن لا أُريده أن يُفكر بأنني أستغلّه من أجل جسده |
- Söyledi eğer söylediyse düşünüyor demektir, eğer düşünüyorsa hissediyor demektir | Open Subtitles | .. و إن قال ذلك فهذا ما يُفكر به .. و إن فكر بهذا فهو شعوره الحالي |
Yıllar önce, o küçücük sabiyi öldürürken ne düşünüyordu ki? | Open Subtitles | فيم كان يُفكر عندما قام بقتل هذا الولد الصغير منذ هذه السنوات الطويلة ؟ |
Tanrı ne düşünüyordu? | Open Subtitles | بماذا كان يُفكر صاحب القوة المطلقة؟ |
Evet, günün her dakikasında Max'ı düşünüyordu. | Open Subtitles | نعم، لقد كان يُفكر في (ماكس) كلّ ثانية في كلّ يوم |
Erkek arkadaşının sadece seni düşündüğünü biliyoruz artık. | Open Subtitles | حسنا، اريد أن اُعلمكِ ، صديقك يُريدكِ ان تعلمِ بأنهُ يُفكر فيك |
Nereden bileyim? Ne düşündüğünü bilmiyorum. | Open Subtitles | كيف لي أن أعلم ذلك فأنا لا أعلم بماذا يُفكر |
En azından ne düşündüğünü görebilirsin. | Open Subtitles | على الأقل يُمكنكِ رؤية ما الذي كان يُفكر فيه |
Çok etkileyici bir veda töreni oluyordu ve nasıl olduysa çevirmen için ayrı bir mikrofon koymak kimsenin aklına gelmemişti. | Open Subtitles | كانت مراسم وداعية حافلة وكما هي العادة لم يُفكر أحد إعطاء المترجم ميكروفونًا خاصًا |
Öldüğünü bana da söylemek kimsenin aklına gelmemiş. | Open Subtitles | .لكن لم يُفكر أحد بإخباري .بأنها قد ماتت |
Söylemek aklına gelmedi. | Open Subtitles | هو لـم يُفكر بإخباري. |
Onu öyle bir büyüttük ki toprak ona muhtaç olduğu için hayatta olduğunu düşündü. | Open Subtitles | ، الطريقة التي ربيناه بها لقد ترعرع وهو يُفكر في أنه حياً لإن الأرض في حاجة إليه |
Kırık cam parçaları ve güllerin arasında düşündü: | Open Subtitles | وسط الزجاج المُحطم و الأزهار, بدأ يُفكر |
Her gün yürüdüğü mesafeyi ölçmek için düşünmesi gerekti. | Open Subtitles | عليه أن يُفكر بالمسافة التى يمشيها يومياً. |
Eğer aşkımı 16. yüzyıla olan sevgimle kazanabileceğini sanıyorsa başka bir şeyler düşünmesi lazım. | Open Subtitles | إذا يعتقد أنه يمكنه إستغلال شُغفي بالفولكلور القرن السادس عشر عليه أن يُفكر بالمرة المقبلة |
Ama odamda yalnız başıma şarkı söylemeye ve dans etmeye mahkumum çünkü kimsenin eşcinsel olduğumu düşünmesini istemiyorum. | Open Subtitles | لكنني عالق ،بالغناءِ والرقص وحيدًا بغرفةِ نومي لأنني لا أريدُ بأن يُفكر .بي أحدًا أنني مثليّ |
Bundan dolayı, Belediye Reisi Van Wyck'dan Knick'i şehir kontrolüne almayı düşünmesini söyledim. | Open Subtitles | " ولذلك ، طلبت من العمدة " فان ويك " أن يُفكر في جعل المدينة تتولى أمر مُستشفى " نيكبروكر |
Ben sadece herkes ne düşünüyorsa onu söyledim. | Open Subtitles | أنا أقول ما يُفكر به الجميع فحسب |
Artık ailesini düşünmüyor, kendini motive etti. | TED | وهنا هو لا يُفكر بعائلته الآن , فقد إستطاع أن يُحفز نفسه |