"يُفكّرُ" - ترجمة من عربي إلى تركي

• düşünür
• sanıyor
• nedeni
• düşünün

Durmadan insanların birbirlerini öldürdüğünü düşünür.
يُفكّرُ الناسَ دائماً يَقْتلُ بعضهم البعض.

Ama Eric Egzoz fanını yorgunken pantolonunu çıkaracak birşey diye düşünür.
لكن إيريك يُفكّرُ حزامَ عادمِ شيءُ الذي يُعيقُ ملابسكَ الداخلية متى أنت مُتعِب.

Şey, ozaman birşeyin birşeyi diye düşünür.
حَسناً، ثمّ يُفكّرُ شيءاً ما عدا ذلك شيء آخر.

Sör Donald birinin stok yaptığını sanıyor.
يُفكّرُ السّيدُ دونالد بان شخص ما يخزنهم.

-Kendini bizim ekipten sanıyor.
يُفكّرُ هو على الفريقِ أَو شيءِ السباحةَ.

O dosyayı görmemi istememenin özel bir nedeni var mı, Catherine?
هناك a يُفكّرُ بأنّك لا تُريدُ ني لرُؤية ذلك الملفِ، كاثرين؟

Kendi kendinizle geçireceğiniz zamanı düşünün.
فقط يُفكّرُ بشأن دائماً أنت يَجِبُ أَنْ تَصْرفَ مَعك.

Jüri heyetine her yeni katılan tekerleği yeniden icat edeceğini düşünür.
كُلّ شخص جديد إلى اللجنةِ يُفكّرُ هم ذاهِبونَ إلى أعدْ إختراع العجلةَ.

Karısı hakkında çok düşünür.
انه يُفكّرُ بشأن زوجتِه كثيراً.

Herkes düşünür
- يُفكّرُ كُلّ شخصُ في الموضوع.

Hep beni düşünür.
- يُفكّرُ بي دائماً.

Bir gün babasının döneceğini sanıyor hala.
مثل هو يُفكّرُ يومَ واحد الأقدم سَيَرْجعُ.

Savunma, DNA'nın beraat için sihirli bir hap olduğunu sanıyor.
يُفكّرُ الدفاعُ DNA a حبة سحرية للتبرئةِ.

Veya, Lawson ona aşık ve, ...kocasını terk edeceğini sanıyor ama adın onun suratına gülüyor.
أَو Lawson كَانَ عاشق لها، يُفكّرُ هي سَتَتْركُ زوجَها وهي تَضْحكُ في وجهِه.

Dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanıyor.
يُفكّرُ العالمُ يَدُورُ حولها.

Burada olmanın tek nedeni, babanın bir Yaşam Tarzı olmamasıdır.
يُفكّرُ فقط بأنّك هنا ' سبب أبّكَ لَمْ يُستعملْ a أسلوب حياة.