| Ben Başkan Calles ile çalışıyorum... bu çılgınlığa bir çözüm bulmak için. | Open Subtitles | لقد عملتُ مع الرئيس كاليس في محاولة لإيجاد حل لهذا الجنون |
| Ama Nancy, bir çözüm bulmak istiyorum, tamam mı? | Open Subtitles | ولا نانسي ، أنا مستعد لإيجاد حل ، حسناً؟ |
| Öyle yapayım. Çünkü ben de bu soruna basit bir çözüm bulmak istiyorum. | Open Subtitles | سأفعل ذلك لأنني أيضاً أريد إيجاد حل بسيط لهذه المشكلة |
| Ancak bir çözüm bulmak için buradayız. | Open Subtitles | ولكننا هنا من أجل إيجاد حل للمشكلة |
| çözüm bulmak için İngiliz'le konuşurum. | Open Subtitles | تحدثت إلى الرجل الإنكليزي عن كيفية الخروج. |
| Ve sonra fark ediyorum ki, sorunlar sadece çözüm bulmak için koşuştururken çıkıyor. | Open Subtitles | ,ومن ثم ادركت ان الوقت الوحيد الذي تظهر فيه المشكله هو حين أركض في الارجاء,محاولا ايجاد حل |
| Dün, bütün vaktimi bir çözüm bulmak için harcadım. | Open Subtitles | بالأمس, قضيت وقتي اكافح لإيجاد حل |
| - Bir çözüm bulmak da bizlere kalıyor. | Open Subtitles | اذا هذا عائد الينا نحن الناس لإيجاد حل |
| Bu sefer çözüm bulmak için vakit var. | Open Subtitles | هناك حان الوقت لإيجاد حل. |
| Skaikru çözüm bulmak için benden zaman istedi. | Open Subtitles | قوم السماء) طلبوا بعض) الوقت لإيجاد حل |
| Fakat David bunu böyle görmüyor, sadece çözüm bulmak istiyor. | Open Subtitles | لكن (ديفيد) لايرى بهذا المنظور، يود إيجاد حل فحسب. |
| çözüm bulmak için İngiliz'le konuşurum. | Open Subtitles | تحدثت إلى الرجل الإنكليزي عن كيفية الخروج. |
| Bir çözüm bulmak istemiyor gibiler. | Open Subtitles | كأنهم لا يريدون ايجاد حل |