Umarım sen de günün birinde bir problemi problemle yatmadan çözmeyi öğrenirsin. | Open Subtitles | اتمنى في احد الأيام ان تتعلمي حل المشكلة بدون ان تنامي معها |
Büyük sorun daha iyi çünkü çözmeyi başarırsak kazanacağımız fayda daha fazla. | TED | كلما كانت أكبر كلما كانت أفضل، لأننا سنحصل على نتائج أكبر إذا استطعنا حل هذه المشكلة. |
Kabullenmeyi ve umudu paralel tutarak realistler onlar arasındaki gerginliği çözmeyi başarırlar. | TED | فالواقعيّ استطاع إيجاد حل وسط بين التقبّل والأمل عن طريق التحلّي بهما في نفس الوقت. |
ve buraya giderek şifre çözmeyi başlatabiliriz. | TED | و يمكننا الذهاب هنا و نبدأ حقا في فك الترميز |
bu bulmacayı sevdiysen, bu ikisini çözmeyi denemelisin. | TED | إذا أعجبتكم هذه الأحجية، حاولوا حلّ هاتين. |
Matematik soruları çözmeyi konu alır ve matematiği asıl canlı kılan şeyler çözülmemiş harika sorulardır. | Open Subtitles | تُعنى الرياضيات بحل المسائل، وإنها مسائلها الكبيرة المستعصية تلك ما يدب الحياة فيها حقاً. |
çözmeyi çok istedikleri bir gizem. | Open Subtitles | اللغز الذي كان من الواضح انهم متحمسين على حله. |
Yedi farklı dildeki tercümeleri tarayarak Tanrı'dan gelen gizli talimatları çözmeyi umuyordu. | Open Subtitles | قام بتمشيط عدة ترجمات للإنجيل في لغات مختلفة على أمل أن يفك شفرة توجيهات من الله |
Kendimle savaşmayı kestim ve çevremle işbirliğinde bulunarak sorunları çözmeyi öğrendim. | TED | توقفت عن القتال مع نفسي، وتعلمت العمل مع بيئتي لحل مشاكلها. |
NSA ve CIA mesajı çözmeyi öncelik olarak belirledi. | Open Subtitles | فكّ التشفير أخذ الأولويّة في وكالة الأمن القومي، و وكالة الاستخبارات المركزيّة |
Ve bizi harekete geçiren soru da şu oldu: bugünkü sorunlarımızın bazılarını her gün kullandığımız araçlarla çözmeyi deneyebilir miyiz? | TED | وكان السؤال الذي شكل الحافز لنا: هل بوسعنا حل بعض مشاكل اليوم بأدوات نستخدمها كل يوم من حياتنا؟ |
Diğer bir yandan, serebral korteks problem çözmeyi sağlıyor. Filler birçok yaratıcı şekilde bunu başarıyorlar. | TED | قشرة الدماغ، من ناحية أخرى، تمكن من مهارة حل المشاكل، التي تظهرها الفيلة بطرق إبداعية مختلفة. |
Tom Shannon: Genellikle konu olarak bir soruyu çözmeyi alıyorum. | TED | توم شانون : إن الموضوع الذي أبحث عنه، هو في الغالب حل لسؤال. |
Çocuklara iç çatışmalarını huzurla çözmeyi öğretiyor. | Open Subtitles | إنهم يعلمون الاطفال كيفية حل نزاعاتهم بشكل سلمي. |
Detaylarını çözmeyi daha başaramadım ama zayıf ve hasta bir vampiri tekrar sağlıklı yapmayı amaçlıyor sanırım. | Open Subtitles | الآن, لم أستطع حل الرموز بالتفصيل أنا أؤمن أن الهدف هو إعادة مصاص دماء ضعيف ومريض إلى سابق عهده |
Hayır, aslına bakarsan cinayetleri çözmeyi başaramadım. | Open Subtitles | لا, الحقيقة هي انني لم اتمكن من حل القضية |
Sattığım kan taşının üzerindeki yazının şifresini çözmeyi başardım. | Open Subtitles | لقد نجحت في فك رموز العلامات التي كانت على حجر الدم التي بعتتها إياه |
Multinational Şrt'den aldığımız bilgilerin kodlarını çözmeyi başardım. | Open Subtitles | كنت قادر على فك شفرة البيانات الخاصة بمنظمة الدوليين |
Ama ne yazık ki henüz şifreyi çözmeyi başaramadım. | Open Subtitles | ولكنني للأسف لم أتمكن من فك شفرة هذا الكود |
Healthium vakasını çözdüğünüze göre şimdi bir de albenisi olan bir gizemi çözmeyi deneyin: Çikolata yemek ile stres arasındaki ilişki. | TED | الآن وقد حللت لغز الهيلثيوم، جرّب حلّ لغز مثير بصفةٍ خاصة: العلاقة بين أكل الشوكولاتة والتوتر. |
problemleri çözebilecek olan politikacılar değildir teknik olarak kapasiteleri uygun değildir problemlerin nasıl çözüleceğini bilmezler eğer samimiyseler problemleri çözmeyi bilmezler arıtma tesislerini yapanlar teknisyenlerdir elektriği size sunanlar teknisyenlerdir motorsikletlerinizi size veren evinizin ısınması ve yazın serinlemesi sorunları çözen teknolojidir ,politikacılar değildir. | Open Subtitles | ليس السياسيين من يستطيع حلّ المشاكل, فهم لا يمتلكون القدرات التقنية, لا يعرفون كيفية حل المشاكل. |
John çalışmaya devam etdi ve Navy için sonar problemi çözmeyi başardı. | TED | وقام (جون) بحل مشكلة السونار للقوات البحرية. |
Tamam, deminden beri kafamdan altından girip üstünden çıkıyorum ama çözmeyi beceremedim. | Open Subtitles | -حسنا ، كنت أقلب هذا في رأسي بسرعة و لا أستطيع حله |
Verilerin şifresini benden başkası çözmeyi denerse veri tabanı kendini silecek. | Open Subtitles | البيانات ستمحو نفسها لو حاول شخص سواي أن يفك تشفيرها |
Pekala, sorunumuzu şöyle, çözmeyi öneriyorum. | Open Subtitles | حسناً، هذا هو اقتراحي لحل مشكلتنا العويصة |
Ama bir şey bulmuşlar. Mesajın ilk cümlesini çözmeyi başarmışız. | Open Subtitles | لكن حصل إنجاز و تمكنّا من فكّ السطر الأوّل من الرسالة |
İşimin gün boyu bana bulmaca çözmeyi, gerektireceğini düşünmüştüm ama böyle olmadı. | Open Subtitles | تمنيتُ لو أنّ عملي يسمح لي بحلّ الأحاجي طوال اليوم لكن... لم تنجح الأمور هكذا |