Sonra, otistik öğrenciler için, çığır açan Prior's Court okulu geldi ve yine tamamen otizm için bir tıbbi araştırma hayratı. | TED | لتظهر بعدها مدرسة بريورس كورت الرائدة في العمل مع التلاميذ المصابين بالتوحد وفي العمل الطبي الخيري المتعلق بالتوحد. |
O zamanlar, sunmakta olduğum bacaklar protezde çığır açmışlardı. | TED | في ذلك الوقت, الأرجل التي كنت أعرضها كانت الرائدة في مجال الأرجل الإصطناعية |
Hiç. çığır açacak bir müzik fenomenine dahil olma fırsatı sundum sadece. | Open Subtitles | لا شيء لقد عرضت للتوّ فرصة لتكون جزءا من ضاهرة فنيّة رائدة |
Multics, interaktif, aynı anda bir kaç işlem yapabilen çığır açan bir işletim sistemiydi. | TED | وهو عبارة عن نظام تفاعلي رائد لاقتسام الوقت. |
Bu büyük insan, mucitliğini yaptığı ampül ile dünyada çığır açmıştı. | Open Subtitles | ذلك الرجل الذي سبب ثوره في العالم بإختراعه اللمبات الساطعه |
Bu okulun seni benimsemiş olması çığır açan bir şey. | Open Subtitles | أنه مهم جداً كيف قامت هذه المدرسة بأحتضانك |
Vizyonunu uygulamaya koyan buyken nasıl çığır açmayı düşünüyorsun? | Open Subtitles | كيف ستفتح آفاق جديدة إذا كانوا هؤلاء هم مَن ينفذون رؤياك؟ |
1600'lerin ortasında Willis çığır açıcı bir dizi diseksiyona başladı. | Open Subtitles | في منتصف العقد الأول من القرن السابع عشر،شرع ويليس في عمل سلسلة من القطاعات الرائدة |
Bu konuya çığır açıcı katkılarda bulunan iki araştırmacı, | Open Subtitles | واثنين من الباحثين هم من قاما بهذه المأثرة الرائدة |
5 numaralı muayenehanenin kapılarını açıyor ve çığır açacak keşiflerimi sizlerle paylaşmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | إنّني أفتح باب غرفة الكشف رقم خمسة، وإنّني حريص أنْ أشاطركم اكتشافاتي الرائدة. |
İnsanlarla yapılan klinik çalışmaları çok daha iyi hâle getirecek çığır açan sistemler geliştiriyoruz. | TED | ونعمل على تطوير أنظمة رائدة ستساعد في تطويرٍ أفضل للتجارب السريرية البشرية. |
Sonuçları öyle çığır açmıştı ki | Open Subtitles | لمحاكاة كوكبنا بعد ولادته النتائج ستكون رائدة |
Onun sinir sistemi konusundaki araştırması, gerçekten çığır açıcı. | Open Subtitles | ابحاثها فى الجهاز العصبى تعتبر رائدة بحق |
Aynı şeyleri sunsak bile, bizim farklı bir havamız var. Sen öncü tiplerdensin, çığır açıyorsun. | Open Subtitles | نوفر أجواء مختلفة أنت من نوع الرواد، رائد |
çığır açıcı bir şeyin kıyısında duruyorum ama tüm bunlar benim uzamnlık alanım değil bir biyokimyagerden yardım alabilirim diye düşündüm... ve bu yardımın, bunun üzerine bir makale yayınlmış bir adamdan gelmesini tercih ederim | Open Subtitles | حسنا ,انا علي وشك الوصول لشيئ رائد لكن هذا ليس مجال خبرتي تحديدا |
Bu teknoloji tıpta, bilimde, seyahatte çığır açacak. | Open Subtitles | هذه التقنيه ستحدث ثوره فى الطب العلم السفر |
Kitabevinde çığır açıyor. | Open Subtitles | انه يحدث ثوره فى المكان |
Bu okulun seni benimsemiş olması çığır açan bir şey. | Open Subtitles | أنه مهم جداً كيف قامت هذه المدرسة بأحتضانك |
400 yıl önce müthiş astronom Galileo Galilei çığır açan bir anlayışa sahipti. | Open Subtitles | منذ 400 سنة مضت تمتع عالم الفلك العظيم جاليليو جاليلي) برؤية ذات آفاق جديدة) |
Yani Kirk anemiden ölüyor ve Reddington birdenbire gen sıralamada çığır açmış araştırmaları olan gizemli bir hematoloğun peşine düşüyor. | Open Subtitles | وفجأة يبحث (ريدينجتون) عن طبيبة أمراض دماء غامضة والتي تقوم بتطوير بحث مُتطور يتعلق بإعادة ترتيب تسلسل الجينوم البشري |