Yoluna çıkan her şeyi yutan devasa bir ateş, aylarca yayıldı. | Open Subtitles | لقد احتدمت النيران لأشهر، مدمرة كل شيء في طريقها. |
Gökyüzünden yıldırım atan koşumlu ejderhalar ve arkalarında önlerine çıkan her şeyi yok eden Vahşi savaşçılar donanması. | Open Subtitles | الذي يسقط البرق من السماء وتدمر كل شيء في طريقها |
- Krallığımızda devasa ayakkabınla öfkeyle yürüdüğün için yoluna çıkan her şeyi mahvediyorsun. | Open Subtitles | بحذائك الغليظ الضخم مدمرة كل شيء في طريقك |
Ve aniden bir tank gördü Saraybosna'nın ana caddesinde yavaşça ilerleyen bu tank önüne çıkan her şeyi devirip geçiyordu. | TED | وفجأة .. ترى دبابة .. تسير ببطئ على طريق سراييفو الرئيسي .. تسحق وتزيح كل شيء يقف بطريقها. |
Buz yumuşak ve esnek olmasına rağmen, yoluna çıkan her şeyi yıkacak güçtedir. | Open Subtitles | الجليد ليّن ومرن وعلى الرّغم من ذلك فهو قادر على تدمير كل شيء يقف بطريقه |
Lakin, yoluna çıkan her şeyi öldürmeye muktedir olsan da, beni asla öldüremeyeceksin. | Open Subtitles | لكنى حتى مع مقدرتك على قتل كل شئ فى طريقك لن تكون قادراً على قتلى |
bir şey uğruna savaşmak, mutlaka yolunuza çıkan her şeyi yok etmeniz gerektiği anlamına gelmez. | Open Subtitles | القتال من اجل شئ لايعنى بالضرورة ان عليك تحطيم كل شئ فى طريقك |
Bu milyonlarca zombi sürüsü yollarına çıkan her şeyi ezip geçiyor. | Open Subtitles | هذا الحشد المائل كخلية النحل يزيدون على مليون زومبي يسحقون كل شيء في مسارهم العشوائي، لذا |
Onlar önlerine çıkan her şeyi ezip geçen başıboş buldozerler. | Open Subtitles | إنها جرافات بدون سائق تدهش كل شيء في طريقها |
Ona göre bu sürü kilometrelerce uzunlukta ve önüne çıkan her şeyi yok edecek. | Open Subtitles | وفقا له، هذا الحشد هو ميل العميقة وأنها ستعمل تدمير كل شيء في طريقها. |
Ateş bize hayat veriyor ama aynı zamanda da önüne çıkan her şeyi yok edebilir. | Open Subtitles | النار تمنحنا الحياة، ولكن لديها القدرة أيضًا على تدمير كل شيء في طريقها. ما هو قصدك؟ |
Türbinler patlayıp, bütün santrali yerle bir edebilir ya da baraj çökebilir ve yoluna çıkan her şeyi silip süpürür. | Open Subtitles | التوربينات قد تنفجر و تدمر المبنى بأكمله أو أن السد قد ينفجر و يغمر بمياهه كل شيء في طريقه |
Saatte 130 kilometre hızla giden, yoluna çıkan her şeyi dümdüz edebilecek 100 bin tonluk kar kütlesi. | Open Subtitles | مائة الف طن من الثلج تسير بسرعة 80 ميلا في الساعة، قادرة على تحطيم كل شيء في طريقها. |
Ve sonra önlerine çıkan her şeyi mahvetmeye başlamışlardı. | Open Subtitles | ثم انطلقوا وحطموا كل شيء في طريقهم |
Eğer alırsa Rodney ile Dr. Jackson da dahil olmak üzere, yoluna çıkan her şeyi yok eder. | Open Subtitles | فسوف يدمر كل شيء في طريقه "بما فيه "رودني" و د."جاكسون |
Bu sebeple kara delik sonsuz kapasiteye sahip kozmik bir süpürgeye benzer, yoluna çıkan her şeyi silip süpürür ve hiçbir şeyi dışarı çıkarmaz. | TED | ولذا فإن الثقب الأسود يشبه مكنسة كهربائية كونية بقدرات لا نهائية، يلتهم كل شيء يقف في طريقه ولا يستطيع أي شيء الهرب منه. |
Yolumuza çıkan her şeyi satın alabiliriz. | Open Subtitles | بمقدورنا شراء كل شيء يقف في طريقنا |
Neden karşına çıkan her şeyi... böyle mahvediyorsun? | Open Subtitles | ... لما تدمر كل شيء يقف فى طريقك ؟ |
Neden karşına çıkan her şeyi... böyle mahvediyorsun? | Open Subtitles | ... لما تدمر كل شيء يقف فى طريقك ؟ |
Anubis, Akrep Kralı kendi ordusunun başına geçirdi... ve azgın bir sel gibi önlerine çıkan her şeyi... yok ettiler. | Open Subtitles | منح "أنوبيس" قيادة الجيش لـ"الملك العقرب"... ومثل طوفان جارف... محى كل شئ فى طريقه. |