Bu misyonun görevi, Amerikan çıkarlarını, bizim çıkarlarımızı korumaktır, Bay Horman. | Open Subtitles | لقد تعهدت هذه السفارة أن تحمي المصالح الأمريكية .. مصالحنا |
Riyad'da bilinen bir varlığımız var orada ABD çıkarlarını koruyorlar. | Open Subtitles | لدينا وجود معلن بالرياض لمراقبة المصالح الاميركية هناك. انت تعرف ذلك |
Baban kararlarını verirken eminim senin de çıkarlarını hesaba katmıştır. | Open Subtitles | أنا متأكّدة أباك يريد مصلحتك الأفضل عندما يأخذ قراره |
Doğal olarak endüstri kendi ticari çıkarlarını desteklemek için etkileme stratejisine angaje olacaktır. | TED | من الطبيعي أن تنخرط الشركات في خطط تأثير من أجل ترويج مصالحها التجارية. |
Lombardi ailesinin çıkarlarını gözetiyorum ve Tina'yı arıyorum. | Open Subtitles | من فضلك (أنا أعتني بمصالح عائلة (لومباغدي (وأنا أبحث عن (تينا |
çıkarlarını ve sivil haklarını koruyacak tek grupla mı? | Open Subtitles | ماذا لو أنه رفض التحدث الى الأشخاص الوحيدين الذين بقدورهم حماية أفضل مصالحه .. |
Ya kendi çıkarlarını geminin çıkarlarından üstün tutarsa? | Open Subtitles | ... كيف لنا أن نعرف أنه سيضع مصلحته أولاً على هذه المركبة ؟ |
Nebraska halkının çıkarlarını temsil etmek için çalışacağım. | Open Subtitles | سأحاول لتمثيل المصالح الفضلى من الناس من ولاية نبراسكا. |
15 yıllık özenli planlama petrol çıkarlarını baltalamak için geliştirilen servet değerindeki teknoloji boşa gitti. | Open Subtitles | خمسة عشر عامًا من التخطيط الدقيق الثروة يتم زيادتها بالتقنية لتقويض المصالح النفطية ذهبت سُدى |
Amerikan çıkarlarını hedef alabilecek potansiyel teröristleri daha iyi anlamalıyız. | Open Subtitles | يجب أن نملك تفهماً أفضل للإرهابيين المحتملين الذين قد يستهدفون المصالح الأمريكية. |
Konseyin sadece senin çıkarlarını gözettiğini biliyorsun. | Open Subtitles | نحن نعلم أن المجلس يضع مصلحتك في الاعتبار |
Ülkemizin sorunlarıyla ilgilenmiyorsun, sadece kendi çıkarlarını düşünüyorsun. | Open Subtitles | انت تجاهلت مشاكل بلادنا، ولا تفكر إلا فى مصلحتك الشخصي! |
Fakat şirketler anlaşılır bir şekilde kendi ticari çıkarlarını artırmak için hareket eder, ve bunu bazen ortak faydanın altını oymak, bazen de desteklemek için yaparlar. | TED | لكن من المفهوم أن الشركات تعمل لتعزيز مصالحها التجارية، وهم يفعلون ذلك أحياناً إما لتقويض أو تعزيز الصالح العام. |
InGen artık benim sorumluluğumda. çıkarlarını sonuna kadar korurum. | Open Subtitles | إين جين هى مسؤوليتى أنا سأدافع بكل غيرة عن مصالحها |
Metropolis'e geldiğimden beri öğrendiğim tek şey, güç sahibi olan insanların her daim halkın çıkarlarını gözetmedikleri. | Open Subtitles | شيء واحد تعلمته منذ وصولي ...إلى (ميتروبوليس) أن صاحب النفوذ ليس دائما مهما... بمصالح الناس في الواقع |
Bir prensin kişisel davranışlarına gelince, Machiavelli, dürüstlük veya cömertlik gibi erdemlerin görünümünü korumayı, ancak çıkarlarını tehdit ettiği anda bırakmaya hazır olmayı tavsiye eder. | TED | أما فيما يتعلق بالسلوك الشخصي للأمير، ينصح مكيافيلي بالحرص على التظاهر بمحاسن الاخلاق، مثل الصدق أو الكرم، ولكن على أن يبقى مستعدًا للتخلي عنها سرعان ما تُهَدد مصالحه. |
Papa Cenapları yalnızca kendi çıkarlarını düke hatırlatıyor. | Open Subtitles | قداسته يذكّر الدوق أين تكون مصلحته |
Senin ihanet olarak gördüğün şey... aslında çıkarlarını korumak için yapılan, dileklerinin... gerçekleştirilmesiydi. | Open Subtitles | ما تراه على أنه خيانة للثقة كان في الواقع تحقيقاً لأمانيك حمايةً لمصالحك |
Onlar sadece insanları baskı altında tutmayı ve zengin oligarşinin çıkarlarını korumayı bilir. | Open Subtitles | هم يعرفون فقط كيف يقمعون الشعب و يدافعون عن مصالح الاقلية الحاكمة الغنية |
Radyologların bu öfkesinin sebebi kendi maddi çıkarlarını korumaktı. | TED | ان اخصائي الاشعة نقدوا القرار بشدة حرصاُ على مصالحهم الاقتصادية |
Sen kendi çıkarlarını benimkinin üstüne koyuyorsun. Ben sadece kendi çıkarlarımı seninkilerin hemen arkasına koymaya çalışıyorum. | Open Subtitles | لكنّك تضع مصالحك فوق مصالحي و أنا فقط أضع مصالحي كدعم بجانب مصالحك |
Üstelik kendi çıkarlarını gözardı ederek hareket etti. | Open Subtitles | لها علاقه بهذا, لقد كانت تتصرف ضد مصلحتها الشخصيه في الواقع |
Babalar kendi çıkarlarını düşünmezler. | Open Subtitles | فالأباء يفكرون بأشياء غير مصلحتهم الشخصية. |
On yıldır abimin bütün işlerini ve hukuki çıkarlarını takip ediyor. | Open Subtitles | إنّه يتولـى كلّ أعمال أخي ومصالحه القانونية منذ عشر سنوات |
- Bu bizim aramızda. - Ben senin çıkarlarını gözetiyorum sadece. | Open Subtitles | ـ هذا شيء بيننا ـ أنّي أحرص على مصالحكِ |
Velayeti için, çocuğun çıkarlarını gözeten bir dosya hazırladım. | Open Subtitles | رشحيني للحصول على الحضانة للطفل بالأفضل لمصالحه |