Timlerini çıkarmak için hazırlanıyor, fakat ilk önce seni oradan çıkarmalı. | Open Subtitles | وهو يستعد لإخراج فرقه لكن عليه أن يخرجك من هنالك أولاً |
Keseli sıçanı oradan çıkarmak için 250 dolar fatura kestiler. | Open Subtitles | تكلّف عامل الإبادة 250 دولاراً لإخراج حيوان الأبوسوم من هناك |
Onu ülkeden çıkarmak için evrak sahteciliği yapmamı mı istiyorsun? | Open Subtitles | هل تتحدث عن جلب أوراق مزيفة لإخراجه الى خارج البلاد؟ |
Muhafızlardan birini teslim almalıyım fakat Rada'hanı çıkarmak için yardımına ihtiyacım var. | Open Subtitles | سيكون عليا أن أخضع واحد من الجنود. لكني سأحتاج مساعدتك لخلع "رداهان". |
Beşi de çemberin içinde, birini karanlıktan çıkarmak için geldiler; hala yaşayan birini. | Open Subtitles | هنا بين الخمس اللواتي يشكلون الدائرة لتحرير واحدة قابعة في الظلام و ما تزال حية |
Şimdi onu ikna etmeliyiz. Prensleri Kule'den çıkarmak için onunla birlikte çalışıyoruz. | Open Subtitles | بالنسبة للحاضر علينا أن نقنعها بأننا نعمل معها لأخراج الأمراء من البرج. |
Maalesef o kurşunu omuzunuzdan çıkarmak için biraz kazmamız gerekecek. | Open Subtitles | لسوء الحظ، سيتطلب الأمر إحداث شق لإخراج الرصاصة المستقرّة بكتفك. |
Burada suyun bir kısmını yüzeye çıkarmak için pompa kullanıyor. | TED | هنا، استخدمت زميلتي مضخة لإخراج بعض من ذلك الماء لسطح الصفيحة الجليدية. |
Bu felaketi içimdeki iyiliği ortaya çıkarmak için kullanmayı. | Open Subtitles | عن إستغلال كل تلك الفوضى لإخراج الخير من داخلى |
Kocası çöküntünün altında kalmış. Onu çıkarmak için yardım istiyor. | Open Subtitles | زوجها عالق بداخل الكهف هناك إنها تطلب المساعدة لإخراجه |
Anjin olmuş. Onu oradan çıkarmak için uğraşıyorum. | Open Subtitles | ذبحة صدرية، أقوم ببعض التحرّكات حالياً لإخراجه من هناك |
Kadınlar kıyafetlerini çıkarmak için sabırsızlanıyordu. | Open Subtitles | انه جنون الأناث كانت جاهزة لخلع الملابس من اجله بأشاره |
Benim "keskimse" Long Island buzlu çaydır ve bunu, ineğin içinde kısılı kalmış parti kızını çıkarmak için kullanırım. | Open Subtitles | أما نحتي فهو الشاي المثلّج الكحولي وأستعمله لتحرير فتاة الحفلات من مجموعة المهووسين |
Gerçek şu ki virüsü bulamadık ama virüs taşıma ihtimali olan bedenleri güvenli bir şekilde çıkarmak için yeni teknikler geliştirdik. | TED | الحقيقة هي أننا لم نجد الفيروس، لكننا قمنا بتطوير تقنيات جديدة لأخراج الجثث بأمان، والتي قد تحتوي على فيروسات. |
Şu anda, bugün Oslo'da petrol şirketleri, gelişmekte olan ülkelerden petrol çıkarmak için hükümetlerine yaptıkları ödemeleri gizli tutmak için savaşıyorlar. | TED | اليوم في أوسلو تحارب شركات النفط للحفاظ على سر مدفوعاتها إلى الحكومات لاستخراج النفط في البلدان النامية. |
İşleri çığrından çıkarmak için tek yapmamız gereken son bir saldırı. | Open Subtitles | هجمة أخرى اليوم هي كل ما نحتاجه لدفع هذا الشيء فوق الحد |
İyi ile kötüden ideal birlikteliği, kusursuz silahı çıkarmak için. | Open Subtitles | لخلق السلاح المثالي. التزاوج المثالي ما بين الخير والشر. |
İtfaiye, cesedi çıkarmak için özel teçhizat getiriyor. | Open Subtitles | إحدى العاملين الطبيين تمكن من الوصول إلى الأسفل قسم الإطفاء يحضر معدات خاصه ليخرج الجثه |
Bana bak, onu oradan çıkarmak için katliam bile olması umarımda değil. | Open Subtitles | لا يهمني إن تطلب الأمر مذبحة لإخراجها من هناك |
Onu bu cehennem deliğinden çıkarmak için harika bir avukat tutmuştum. | Open Subtitles | لأخرج زوجي من السجن وقام بطرده , بدون سبب على الإطلاق |
Billy, seni buradan çıkarmak için elimizden gelen herşeyi yapacağız. | Open Subtitles | بيلي .. نحن سنعمل كل شيء من ناحيتنا لإخراجك من هنا |
Bizi buradan çıkarmak için ne planladıysan, elimizi çabuk tutsak iyi olur. | Open Subtitles | أيّاً تكن الخطّة التي تحيكها لإخراجنا من هنا، يحسن بنا البدء بها |
İki ton molozun altında gömülü kaldığımda adamlarım beni çıkarmak için hayatlarını riske attılar. | Open Subtitles | عندما دُفنت أسفل طنين من الأنقاض رجالي غامروا بحياتهم لإخراجي |
Seni buradan çıkarmak için baban beni tuttu. | Open Subtitles | إستأجرني والدك لأخرجك من هنا. لا تنظر إليّ. |