Büyükbabamın Ruhu bende, artık beni takip etmekten başka çareleri yok. | Open Subtitles | أنا أملك روح جدى فلا فرصة أمامهم إلا أن يتبعونى |
Sistemdeki kontrolünüzü kabul etmekten başka çareleri yok. | Open Subtitles | لن يكون أمامهم خيار غير قبول سيطرتكم على النظام. |
O yüzden seni kaçıranların dediklerini harfiyen yapmalarından başka çareleri yok. | Open Subtitles | و الآن خاطفيك لم يعد أمامهم سوى الإستمرار |
Umutsuz zamanlar, umutsuzca çareleri gerektirir. N'aber? | Open Subtitles | الاوقات اليائسه تتطلب إلى إجراءات يائسه |
Onlar suçlu. Tüm çareleri tükenmiş. | Open Subtitles | إنهم مجرمون و في حاله يائسه |
En dibe battık dedikleri anda umutlarının son zerresini tükettiklerinde onları acılarından kurtarmam için bana yalvarmaktan başka çareleri kalmayacak. | Open Subtitles | وحين يهويان إلى الحضيض وينزل بهما أعمق يأسهما "فلن يكون أمامهما خيار إلّا أن يتوسّلاني لأحررهما من ألمهما" |
Başka çareleri yok. | Open Subtitles | لم يكن أمامهما أي فرصة |
Ve onu akıl hastası suçluların olduğu eve göndermekten başka çareleri kalmamıştı. | Open Subtitles | ولم يكن أمامهم خيار سوى إيداعها بعيداً في مستشفى الأمراض العقلية للمجانين على نحو إجرامي |
Gidip adamların canlarını bayâ sıktım ama bir şey söylemediler ama paranın kaynağını izleyip bulursak başka çareleri kalmayacak. | Open Subtitles | لمحت إلى ذلك أمامهم ولم يفصحوا عن أي شيء لكن تم تعقب آثار المال لن يمتلكوا خياراً |
O kadar sosyal bir baş belası olacağım ki beni geri göndermekten başka çareleri kalmayacak. | Open Subtitles | سأقوم بعمل مصدر إزعاج أجتماعي من نفسي لن يكون أمامهم أختيار سوى أرسالي الي هنا ثانية |
Başka çareleri yok. | Open Subtitles | ليس أمامهم خيار |