Buradaki bütün kırıklar, C4 ve altındakiler ön taraflardaki sıkışma çatlakları. | Open Subtitles | كل الكسور هنا من الضلع الرابع ز داخله هي كسور طرقية |
El bileklerinde bazı gerilme çatlakları buldum. Pek fazla bir şey değil. | Open Subtitles | لقد اكتشفت بعض الكسور نتيجة للضغط على المعصمين و لا أكثر من هذا |
Anladım. Bir çeşit deprem ya da volkan bu çatlakları açtı. | Open Subtitles | فهمتها ، نوعاً ما من الزلازل والبركاين أحدث تلك الشقوق ؟ |
Şimdi gerçekten iyice derine inersek, çatlakları görebilirsiniz. | TED | الآن وفقط للذهاب عميقا، يمكن فعلا الوصول إلى الشقوق. |
Sol ayağın tarak kemiğinde ve orta cuneiform'da ezilme çatlakları var. | Open Subtitles | في القدم اليسرى يوجد كسور مُحطمة لأمشاط القدم للعظم الإسفيني المتوسط |
Ancak büyük jeolojik güçler, yeri ikiye bölerek bu çatlakları oluşturdu ve içlerini suyla doldurdu. | Open Subtitles | لكن مدفوعة بالقوى الجيولوجية الهائلة، إنشقّت الأرض متباعدة لتُشكّل هذه الصدوع العميقة التي إمتلأت بالماء. |
Bu gerilme çatlakları o yüzden oluşmuş çünkü bağlıymış ve çabalıyormuş. | Open Subtitles | و نتيجة لهذا أصيبت بتلك الكسور لأنها كانت ملفوفة و هي تقاوم |
Ve öpücük çatlakları, ağa düştüklerinde, kafalarının çarpışmasından olmuştu. | Open Subtitles | و الكسور المُقبلة؟ فإن رأسيهما قد تصادما ببعض عندما سقطا بالشبكة |
Onu 3 boyutlu tarayıcıya sokuyorum böylece bütün değiştirilmemiş çatlakları inceleyebilir. | Open Subtitles | سأعمل منه نسخة ثلاثية الأبعاد كي يركز على كل الكسور غير المُتشكلة |
Bu tarz çatlakları daha önce araba kazalarında görmüştüm. | Open Subtitles | لقد رأيتُ هذا النمط من الكسور الصغيرة في حوادث السيارات |
Küçük bir delik ama bu dairesel çatlakları oluşturmuş. | Open Subtitles | فتحة صغيرة، لكنّها سبّبت هذه الكسور الشعاعية |
İşte bu tablodaki favori bölümlerimden birisine gideceğim, ve tam anlamıyla çatlakları göreceğim. | TED | أنا ذاهب إلى إحدى الأجزاء المفضلة لدي في اللوحة، وسأقوم فعلا بالوصول إلى الشقوق. |
Bu yüzden büyük çatlakları iyileştirmenin en iyi yolu, betonun kendisine yardım araçları vermektir. | TED | إذا ربما الطريقة الأفضل لعلاج الشقوق الكبيرة هي إعطاء الخرسانة الأدوات لتساعد نفسها. |
Tavandaki çatlakları, Nicole'u unutacaksın. | Open Subtitles | سيرفع ذلك من اسهمك وسوف تنسى الشقوق فى السقف |
Ayakkabı parlatıcısı çatlakları kapatıyor. | Open Subtitles | إن ملمع الأحذية الناعم يملأ الشقوق و يجعل الإطارت |
Daha bilmiyorum. Ancak her iki el bileğinde de gerilme çatlakları var. | Open Subtitles | و لكن هناك كسور نتيجة الضغط على كلي المعصمين |
Her iki kaval kemiğinde de gerilme çatlakları var | Open Subtitles | كسور نتيجة الضغط في كلا عظمي الساقين الأكبرين |
Kurbanımızın L1 ve L2 omurgasında iyileşmiş, basınç çatlakları var. | Open Subtitles | ضحّيتنا تعافت من كسور في أول فقرتين أسفل ظهرها |
"Dibinde onun cesedinin olduğu bir deliğe gelmediğim müddetçe bu izler, mayın tarlası gibi döşenmiş olan çatlakları aşmamı sağlayacaktır." diye düşündüm. | Open Subtitles | قلت " إلا أذا وجدت حفرة و جسده بداخلها" هذه الأثار ستقودني الى منجم الصدوع |
Evet, kirişlerin üzerindeki çatlakları fark ettik. | Open Subtitles | نعم، لقد لاحظنا بعض الصدوع على العوارض |
Bazıları, bu çatlakları heyecanla bekliyor. | Open Subtitles | أولى الصدوع هنا انتظرها البعض بفارغ الصبر... |
Katedrale gidip çatlakları kontrol etmeliyim. | Open Subtitles | سأذهب لتفحص الكاتدرائية للتأكد من وجود شقوق |
Güneşli havalarda, akrep kayalıkları veya tuğladan örülmüş duvarlardaki çatlakları tercih eder. | Open Subtitles | في الطقس المشمس يُفضّل العقرب المنحدرات الصخرية أو تصدّعات في جدران من الطوب |