Hatta bu parayala belki sadece, evlerine misafir olduğumda ikram ettikleri çaya bir parça şeker atabilimekten dolayı gurur duyuyorlardı. | TED | او ان يستطيعوا ان يقدموا السكر بجانب الشاي ومن ثم يقدمونه لي عندما كنت ازورهم في منازلهم مما يجعلهم يشعرون بالفخر |
İçim kurudu. Gidip şu buzlu çaya bir bakayım. | Open Subtitles | حلقي جاف, سأذهب لتفقّد الشاي المثلّج ذاك. |
Her gün yapılan bu yoğun görüşmelerde, her gidilen yerde çay ikram edilirmiş. Kabalık olmasın diye geri çeviremiyormuş. Bir bardak çaya bir şeker bile atamıyormuş çünkü bu kilolarca şeker yapar, kaç kilo olduğunu o bile hesaplayamamış ve bu noktada neden bu kadar hızlı konuştuğunu anladım. | TED | مع كل هذه اللقاءات كل يوم وعرض الشاي فى كل لقاء فيهم، والذى لم يستطع رفضه لأن هذا سيكون من قلة الذوق، لم يستطع أن يتناول الشاي بمكعب واحد من السكر حتى في الكوب الواحد. لأن هذا سيكون العديد من الكيلوات من السكر لدرجة إنه لا يستطيع حتى عد كم كيلو، وعند هذه النقطة لاحظت لما كان يتكلم بسرعة جدًا. |
çaya bir şeyler koydun! | Open Subtitles | وضعت شيئاً في هذا الشاي |