"Küçük yeşil adam" hakkındaki çelişkili tanık ifadeleri... | Open Subtitles | تناقض تقارير الشهود يتعلق بالرجل الصغير الأخضر |
Bunun evrenin en küçük yapıtaşı olması kavramı çelişkili bir biçimde, tüm evreni kapsadığı olasıIığı ile çelişiyor. | Open Subtitles | فكرة أن هذا هو المكون الأصغر ليس في تناقض أو خلاف مع مقولة أنه ربما يمثل الكون بأكمله أيضاً |
Okuldaki ilk resim derslerimi birtakım çelişkili duygular olarak hatırlıyorum. | TED | اذكر اول دروس لي في الرسم في المدرسة كانت على شكل حفنة من المشاعر المتناقضة. |
Erkekler için utanç birsürü kendiyle yarışan, çelişkili beklentiler değil. | TED | للرجال، العار ليس مجموعة من التوقعات المتضاربة والمتنافسة. |
Biliyorum bu çelişkili bir ifade. | Open Subtitles | أعلم أن هذا مخالف للقواعد |
Bunlardan biri ve bu çelişkili çünkü daha çok hoş bir şeyle ilişkili, kariyerlerimiz için sahip olduğumuz umut. | TED | احد هذه الاسباب، وهوسبب متناقض كونه مرتبطا بشيء قريب الى النفس الى حد ما انه الامل الذي نحمله جميعنا تجاه مهننا |
Bu da oldukça çelişkili bir kişilik, çok fazla öfke ve hüsrana işaret eder. | Open Subtitles | إنّها لا تبدو متطابقة فحسب ، وأشارت إلى شخصية متناقضة ، لديها الكثير من الغضب والإحباط |
Bu size çelişkili gelebilir. | TED | ربما قد يبدو هذا لكم متناقضاً |
Dr. Lin'i ameliyat etmeniz çelişkili bir durum değil mi? | Open Subtitles | أليس هذا تعارض بالعمل على الدكتور " لين " ؟ |
Evet, bir tür çelişkili psikolojik değerlendirme zırvalığı, yasal çekişmeler. | Open Subtitles | نعم، نوع من تضارب التقييمات النفسية، والجدال القانوني |
Çoğu durumda, bu kurtlar ölümcül değildir. Fakat çelişkili bir şekilde, sorun da bu. | TED | في معظم الحالات، قد لا تكون هذه الديدان قاتلة، ولكن من المفارقات أن هذا جزء من المشكلة. |
Kendin için gerçekliği bul ve kendin için gerçekliği bulduğunda, onun içinde bir gerçeklik olacak, ama olay örgüsüyle çelişkili olabilir, fakat dert etme." | TED | ابحث عن الحقيقة بنفسك، وعندما تجد الحقيقة بنفسك، ستحتمل الصواب، ولكنها قد تناقض الحبكة، ولكن لا تقلق على ذلك." |
Ama bu çelişkili bir durum olurdu değil mi? | Open Subtitles | لكن هذا تناقض في الكلام أليس كذلك؟ |
Evet, "Catch-22", dünyanın ne kadar karmaşık olacağının başka bir çelişkili şekli. | Open Subtitles | نعم أن رواية "كاتش 22 "، تعبر عن تناقض أخر وهو كم من الممكن ان يكون بالعالم إختلاقاً كبيراً |
Polis araştırması, "çelişkili kanıtlar" sebebiyle sona erdi. | Open Subtitles | تحقيقات الشرطة حُفظت بسبب الدلائل المتناقضة. |
Bu beklenmeyen haber bir karmaşa yarattı her türden çelişkili tepkiler. | Open Subtitles | هذه الأخبار الغير مُتوقعة أسفرتعنضجة... وإلى جميع أنواع ردود الفعل المتناقضة. |
Ama bence yıllar sonra bile beni ondan koparamayan daha başka bir şey, o da şu: kızın yüzündeki bakış, yüzündeki çelişkili bakış. | TED | ولكن أعتقد الشيء الذي جعلني أستمر في العودة إليها سنة بعد سنة، هو شيء أخر تماماً، ألا وهو نظرتها، النظرة المتضاربة على وجهها |
Bu çelişkili bir ifade. | Open Subtitles | هذا مخالف للقواعد |
Filitre tulumbalarını çelişkili bulmaya başlıyorum. | Open Subtitles | انا أُصبحُت متناقض القراءات عن مضخاتِ الترشيح |
Çünkü çelişkili noktaları asimile edip onları ortak bir sese indirgeyecek bir kişi arıyorum. | Open Subtitles | لأني أبحث عن شخص يمكنه ان يستوعب وجهات نظر متناقضة و جعلهم يصبحون كصوت واحد |
Bu biraz çelişkili geliyor, Kaptan. | Open Subtitles | يبدو هذا متناقضاً نوعاً ما يا قائد |
Bu iki ifade birbiriyle çelişkili. | Open Subtitles | هذا الجملتان تعارض إحداهما الأخرى |
Sebebi DNA'nda deney methoduyla ters düşen, çelişkili materyaller olmasıydı. | Open Subtitles | هذا لأنه كان هناك مادة غريبة من حمضك النووي وقد ظننت أن ذلك كان مجرد تضارب في طريقة الاختبار |
Carlos'un yaşamındaki çelişkili dönemlerden dolayı film, uluslararası bir teröristin 20 yıllık süreçteki hayatının hikayesiymiş gibi izlenmelidir. | Open Subtitles | "ولأنّ مراحل مهمّة من حياة (كارلوس) المثيرة للجدل مبهمة، "فإنّ هذا الفيلم قبل كلّ شيء محض خيال "يسرد عقدين من مسيرة أحد أشهر الإرهابيين عالمياً |
Birden fazla rapor var. Çoğu da çelişkili. | Open Subtitles | الكثير من التقارير وبعضها متعارض. |
Bölgedeki sağlığa yönelik çalışmalar çelişkili ve kaygı verici. | TED | الدراسات الصحية التي أجريت في المنطقة متضاربة ومشحونة. |