Ahlaki bir çerçeveye temel olacak şekilde, sayıları nasıl kullanabiliriz? | TED | كيف يمكننا استخدام الأرقام كأساس لوضع إطار أخلاقي ؟ |
Önemli olan doğru soruları sorabilmek için doğru çerçeveye sahip olmak. | TED | بل هو متعلق بأن يكون لديك إطار عمل فتتمكن من أن تسأل الأسئلة الصحيحة. |
Gözlüklerinizi takıp çıkarırken... çerçeveye baskı yapıyorsunuz. | Open Subtitles | بسبب أنك عندما تضعها وتخلعها تضغـط بقوة على إطار النظارة هكذا |
paneli dikkatlice yüzeye yanaştırıyoruz çerçeveye. | Open Subtitles | سوف نقوم بلصق هذا السطح المغطى بالإيبوسكي برفق على الإطار |
Ancak bana göre, burası aslında ümidin olduğu yer, çünkü doğru çerçeveye sahip olduğumuzda, bunun bir toplum sağlığı krizi olduğunu tanımladığımızda, o zaman çözüme götürecek doğru alet takımını kullanmaya başlayacağız. | TED | ولكن بالنسبة لي، هذا هو الواقع حيث تكمن الآمال لأن عندما يكون لدينا الإطار الصحيح عندما نعترف أن هذه أزمة صحة عامة وبعد ذلك يمكننا البدء في استخدام الأدوات الصحيحة من أجل التوصل إلى حلول |
Yani ne bileyim, ben bir kadına değer veriyorsam resmini çerçeveye koyarım, belki masama koyarım. | Open Subtitles | لو أنني أهتم بامرأة فإنني أضع صورتها في إطار و ربما أضعها على مكتبي |
Bebeğim, doğrudan çerçeveye çakmışsın. Kapıyı mahvetmişsin. | Open Subtitles | يا عزيزي إنه موصول على إطار الباب و قد أفسده |
- Hangi yatı? Evrakları evindeki çerçeveye saklı olan yatı. | Open Subtitles | اليخت الذي كان وصلهُ مخبأً بداخل إطار اللوحة |
Tamam, içinde başka bir adamın resminin olduğu güzel bir çerçeveye ne dersin? | Open Subtitles | حسناً، ماذا عن إطار لطيف... به صورة رجل آخر؟ ... |
Yeterince küçük bir çerçeveye sahipseniz, | Open Subtitles | إن كان لديك إطار صغير بما فيه الكفاية |
Bir çerçeveye koyup, duvara astım. | Open Subtitles | وضعتها في إطار وعلقتها في الحائط |
Christiane Amanpour: Önceki konuşmacıları dinlediğimde, söylediklerinden bunu çerçeveye oturtabilirim: iklim değişikliği, örneğin; şehirler, çevremize ve yaşamımıza olan tehdit. | TED | كريستيان امانبور: حسناً، بالإستماع الى المتحدثين السابقين، أستطيع وصفه في إطار ماتحدثوا عنه: تغير المناخ، على سبيل المثال-- المدن، تهديد البيئة وتهديد حياتنا. |
Tuvale, çerçeveye. | Open Subtitles | على قماش للرسم، في إطار |
Janey resmi çerçeveye koyuyor. | Open Subtitles | (جيني) تضع اللقطة داخل إطار... |
Ayrıca tuvali çerçeveye tutturmak için kullanılan çiviler, orijinal tablonun yapıldığı tarihten 4 sene sonra üretilmeye başlandı. | Open Subtitles | و... نوع المسامير في الإطار لمْ يتم تصنيعها إلاّ قبل أربعة أعوام بعدما تمّ رسم هذه اللوحة. |
Evet, kanın sıçrayışına bakarsak en azından çerçeveye kan bulaşmalıydı ama resim üzerinde hiçbir şey yok. | Open Subtitles | أجل، بناءاً على النمط، كان يُفترض أن تصل الدماء على الأقل إلى هذا الإطار... لكن لا يوجد شيء هنا. |
Çerçeveyi cama uydurmaya çalışmak yerine camı çerçeveye uydurdum. | Open Subtitles | بدلاً من محاولة جعلالإطاريناسبالعدسات... جعلت العدسات تلائم الإطار ... . |
çerçeveye baksanıza. | Open Subtitles | أنظرى إلى الإطار |
Ooh! Şu eski çerçeveye bak. | Open Subtitles | إنظري الى هذا الإطار القديم |