Aslına bakarsanız bu yöntem size çokça para ve zaman tasarrufu sağlar, sadece havayı görmek için kıyı kıyı gezmek zorunda kalmazsınız. | TED | وسيوفرُ لكم هذا في الواقع ربما الكثير من الأموال والوقت، بدلًا من السفر من ساحلٍ إلى ساحل للتحقق من أحوال الطقس فقط. |
Yavruları sadece kuşların bildiği çokça sırrı artık onlardan öğrenecekler. | Open Subtitles | وسوف يتعلمون منها الكثير من الأسرار لا يعرفها إلا الطيور. |
Henüz lamba yok ama çokça mum ve gaz lambası var. | Open Subtitles | لا يوجد أي شيء هنا بعد لكن هناك الكثير من الغرف |
Toplu taşıma istiyoruz. Hem de çokça. Temiz ve onur verici bir toplu taşıma. | TED | ونريد نقلاً عاماً الكثير والكثير من النقل العام، نقلاً عاماً نظيفاً ومحترماً |
Bana çokça cephane ve TNT lazım efendim! | Open Subtitles | أحتاج إلى الذخائر سيدي والكثير منها والـ تي إن تي |
Üzgünüm. Konuşurken çokça tükürürüm. İnsanlar bunun için beni küçümserler. | Open Subtitles | آسف، انا ابصق كثيرا عندما اتحدث الناس يحتقرونني لهذا السبب |
Henüz lamba yok ama çokça mum ve gaz lambası var. | Open Subtitles | لا يوجد أي شيء هنا بعد لكن هناك الكثير من الغرف |
İdeal olarak bunlar son derece düşük maliyetli olmalı böylece çokça sensörden çokça ölçüm alabiliriz. | TED | ومثالياً، ينبغي أن يكونا بتكلفة جد منخفضة لنتمكن من أخذ الكثير من القياسات بواسطة العديد من أجهزة الاستشعار. |
Ve Platon, bizim sahip olduğumuz aynı kaygılara çokça sahipti. | TED | و أفلاطون ، كان لديه الكثير من المخاوف نفسها التي لدينا. |
çokça öfke, çılgın neşe, çokça dikkat, zulümdü. | TED | كان هناك الكثير من الغضب فكاهة مجنونة ، الكثير من الاهتمام ، والغضب. |
Öncelikle, istisnalar, onlardan çokça var ve önemliler. | TED | بداية فيما يخص كلمة استثناء .. هناك الكثير من النماذج .. والعديد منها وهي نماذج مهمة |
Ben de aynı onun gibi olmak istedim. Bu yüzden hacker sohbet odaları ve online forumlarda çokça zaman geçirmeye başladım. | TED | وأنا أردت أن أكون مثلها، وبالتالي قضيت الكثير من الوقت في غرف دردشة المخترقين ومنتدياتهم. |
PR: Ortalıkta çokça komplo teorileri var elbette fakat bu o şekilde işlemiyor. | TED | باميلا: هناك الكثير من نظريات المؤامرات بالطبع، لكنها لا تعمل بتلك الطريقة |
Havada bu şeylerin yanından geçerken, onlara sürtünüyor ve çokça sürtünme yaratıyoruz, bu da ısıyla sonuçlanıyor. | TED | عندما نتحرك خلال هذه الأشياء في الهواء، فنحن نفرك ضدهم ونُحدث الكثير من الاحتكاك وينتج عن هذا حرارة. |
Ancak insan programları çok yer kaplıyor ve bir bilgisayar için gereksiz çokça bilgi içeriyor. Bundan dolayı derlendiler, küçültüldüler ve bellekte 1 ve 0 parçaları içinde depolandılar. | TED | ولكن البرامج البشرية تستغرق الكثير من المساحة وتحتوي على الكثير من المعلومات غير الضرورية بالنسبة للحاسوب، حيث أنها جمعت وجعلت أصغر وخزّنت في بتات من واحدات وأصفار في الذاكرة. |
Biraz kabiliyet, çokça şans. | Open Subtitles | والقليل من القدرة , والكثير من الحظ أنت تعرف لماذا؟ |
Bana sorarsan, zorlu bir çocukluk dönemi görüyorum. Kötü ebeveynler, çokça işkence. | Open Subtitles | أما أنا فأرى طفولة صعبة والدين سيئين والكثير من التعذيب |
Gelişmek için çokça alan. | Open Subtitles | الكثير والكثير من المساحات للتحسن في التصرف |
Çünkü kadınlarla ilgili çokça duyduğumuz bir şey, seslerini alıp liderlik pozisyonları için yollarını bulmaya çalışmaları. | TED | لأن الأمر الذي نسمع عنه كثيرا هو أن النساء يوظفن أصواتهن للوصول لأماكن قياديةٍ؟ |
Eğer elindekiyle beni indirmeyi planlıyorsan çokça mermiye ihtiyacın var. | Open Subtitles | تعرف إنّك ستحتاج إلى شيء ضروري .إن كنت تود أن تواجهني حقاً |
Pearline, Kenneth ile çokça gurur duyuyor olmalısın. | Open Subtitles | برلين ، لابد انكي فخوره بكينيث |