Eski karınız ve kızım çok güçlü bir organizasyon tarafından kaçırıldılar. | Open Subtitles | أم جانبه؟ تم اختطاف طليقتك وابنتي من قبل تنظيم قوي للغاية.. |
İşte bu aşamada anlıyorlar ki çok güçlü bir ev özlemi hastalığı çekiyormuş. | TED | حينها أدركوا أنه كان يعاني من حنين قوي للغاية للوطن. |
Eh, onlar katil cadılar bir aile vardır çok seçkin, çok güçlü ve kim farklı bir doğum lekesi ile doğdu | Open Subtitles | حسناً ، إنها عائلة من السحرة القتلة الذين هم من طبقة راقية جداً ، قوية جداً و ولدت مع وحمة مميزة |
Adrenalin salgıları artar, bu onları çok güçlü ve tamamen korkusuz yapar. | Open Subtitles | إنهم يصبحون بلا مشاعر مما يجعلهم أقوياء جداً ولا يشعرون بالخوف |
çok güçlü. Yarıp çıkabileceğimi sanmıyorum. | Open Subtitles | انه قوى جدا يبدو اننى لن اتمكن من تجاوزه |
Yani çok güçlü su altı yapıştırıcısı elde edebiliriz. | TED | فيمكننا الحصول على التصاق قوي جدًا تحت الماء. |
Önden, bu obje çok güçlü ve dayanıklı görünüyordu, yandan bakınca ise çok zayıf. | TED | ومن الأمام، يظهر هذا الشيء قويا جدا ومتينا، ومن الجانب، يظهر وكأنه ضعيف جدا. |
Yerleştirdiğiniz kızılötesi kameradan öğrendiğime göre evin savunma sistemi çok güçlü. | Open Subtitles | في الواقع ، بالإستناد إلى ما ألتقطه من كاميرات الآشعة تحت الحمراء التي وضعتيها .. الدفاعات ستكون قويّة جداً ، لذا |
Bunun, ağın çevresini ve merkeze bağlayan lifleri yapmakta kullanılan kılavuz lifinin çok güçlü olması gerektiği için böyle olduğunu düşünüyoruz. | TED | نعتقد ان ذلك لان خيط الجذب والذي يستخدم لعمل الإطار والتموجات في الشبكة ,يجب ان يكون قوياً جداً |
Ancak bu şekilde devam edemez zira ekonomik teşvikler ve caydırıcı faktörler çok güçlü. | TED | ذلك لا يمكن ان يستمر, لان المحفزات والمثبطات الاقتصادية قوية جدا |
Benim babam, hayır! çok güçlü, ama o da korkar tavşandan! | Open Subtitles | أما والدي ,فهو شخص قوي للغاية لكنه كان يخاف من الأرانب... |
Bu aygır çok güçlü. Tam damızlık olarak yaratılmış. | Open Subtitles | حصان التلقيح هذا قوي للغاية يمكن القول أنه خلق للترويض |
Aldığı ağrı kesiciler çok güçlü. | Open Subtitles | مسكّنات الألم خاصّته ذات مفعول قوي للغاية |
Ortak duygular çok güçlü olabilir. Bu mükemmel bir başlangıç. Çalışmaya hemen başlıyoruz. | Open Subtitles | إن المشاعر المشتركة يمكن أن تكون قوية جداً هذه بداية ممتازة فلنبدأ الآن |
Sahneden söylenince bayağı basmakalıp geliyor, fakat pratiğe döktüğünüzde gerçekten çok güçlü bir fikir. | TED | في الحقيقة يبدو انه سهل جداً بالقول بأنه ستقف هنا لكن عندما تحاول أن تضعها قيد الممارسة ستكون قوية جداً |
çok güçlü iblisler tarafından kaçırıldı bir kız kardeşi, ortaya çıkmak için istemiyorsanız şeytanlar. | Open Subtitles | شقيقة خطفت من قبل مشعوذين أقوياء جداً . مشعوذون لا يتمنون أن ينكشفوا |
Sana çok güçlü bir anestetik vereceğim, böylece işlem süresince hiçbir şey hissetmeyeceksin. | Open Subtitles | سوف احقنك بمخدر قوى جدا حتى لا تشعر بشئ خلال العمليه |
Sadece kendini çok tehlikeli durumlara sokan ve o duruma girince de ne yapacağını bilemeyen çok güçlü bir adamsın. | Open Subtitles | أنت رجل قوي جدًا.. والذي يضع نفسه في مواقف خطرة ولا يدري ما يفعله حينها |
Ama biz oradaydık ve bu biraz tuhaftı. Ama gerçekten, gerçekten çok güçlü bir şeydi. | TED | ولكن ها نحن ذا، وكان الأمرغريبا نوعا ما، لكنه كان قويا جدا حقا. |
Carla'dan korkuyorum, anladın mı? Küçük olabilir ama çok güçlü ayakları var. | Open Subtitles | قد يكون حجمها صغير ولكن لديها سيقان قويّة جداً |
Sosyal medyanın bunu iletmesine müsaade edersek, belki de gerçekten de çok güçlü türde bir adalet mesajı yayabilir. | TED | وإذا سمحنا للتواصل الاجتماعي بتوصيل ذلك، عندئذ يمكنه أن يوصل شكلاً قوياً جداً من العدالة، بكل تأكيد. |
ve bu, müziğin güzelliğinin, kelimelerin başarısız olduğu yerde konuşabildiğinin bu olayda ise kelimenin tam anlamıyla konuşabildiğinin çok güçlü ve dokunaklı bir hatırlatıcısı. | TED | وانها تذكرة قوية جدا ومؤثرة لكيفية جمال الموسيقى لديه القدرة على الكلام حيث تعجز الكلمات، في هذه الحالة التحدث حرفيا. |
Hayatta kalan çok güçlü bir irade ama bu gücünü diğer hayaletleri kontrol etmek için kullanıyor. | Open Subtitles | إن روح باقيه تصبح قويه جدا لدرجه انها تستطيع بكل هذه القوه السيطره على كل مصادر الأرواح الباقيه الأخرى |
Burada çok güçlü karanlık güçlerle uğraşıyoruz. | Open Subtitles | ولم يحدث شيء إنها قوة كبيرة التي نتعامل معها |
Bu şekilde farkettik ki vatandaş bilimi gerçekten de çok güçlü, bunun nedeni, vatandaş biliminin uyumlanabilir olması. | TED | وبهذا، أدركنا أن العلم التشاركي في غاية القوة بالفعل، وسبب ذلك، أنّ العلم التشاركي متكيف. |
DNA çok güçlü bir depolama aygıtıdır. | TED | الحمض النووي هو جهاز تخزين معلومات قوي حقا. |
Bu yüzden evet, muhtemelen çok güçlü insanlara sözünü geçirebilen bir sürü Mitraist'in olması mümkündü. | Open Subtitles | لذا، نعم، ربما كان هناك عدد غير قليل من الميثرانيين الذين لفتوا إنتباه مسؤلين أقوياء جدا. |
Onları temsil eden rahiplerin çok güçlü ve tehlikeli olduğu. | Open Subtitles | وأن الرهبان الذين يمثلونهم أقوياء للغاية وخطيرون.. |