Buraya gelip onunla kalmak çok güzel bir şey. | Open Subtitles | لقد كنت دائما جيد في المجيئ والبقاء معها. |
Bence çok güzel bir şey. | Open Subtitles | أظنك ذلك جميل. |
çok güzel bir şey, keyifli ve değerli. | Open Subtitles | ذكرياتها شيء جميل جداً و ثمين جداً |
Eğer onlardan bir tanesini de kurtarabilirsem, zorla evlendirilmelerine ve benim yaşadığım kadar acıyı yaşamalarına engel olabilirsem bu çok güzel bir şey olur. | TED | و اذا استطعت ان انقذ واحدة من الفتيات اليافعات و تجنب ان يزوّجو و يعانو بقدر ما عانيت اذن هذا شيء جيد |
Beni savunman çok güzel bir şey ama dürüst olalım, ben, zamanla sevilen şeylerdenim, sazan gibi ya da David Hasselhoff tarzı müzik gibi. | Open Subtitles | وأعتقد أنه من الرائع أنكِ تدافعين عني أناذوقمكتسب.. مثلالرنغة.. أو كموسيقى (ديفيد هاسيلهوف) سيتلاءم (زاك) معي لاحقاً |
çok güzel bir şey, ama benim işime yaramaz. | Open Subtitles | هذا لطيف للغايه لكنه لن يساعدنى |
Birbirinize olan bu sevginizi de herkesin arasında göstermeniz çok güzel bir şey. | Open Subtitles | أعتقد أنه لشيء رائع أنك منفتح تماماً بعواطفك مِن أمام العلن |
- Evet, çok güzel bir şey. - Güzel, değil mi? | Open Subtitles | نعم، إنه شيء جميل. |
İkisini birleştirip, ortaya çok güzel bir şey çıkaracağız. | Open Subtitles | سنخلط بين الأثنين لنقدم شيئاً جميلاً |
Birlikte olmanız çok güzel bir şey. | Open Subtitles | لأنكم رائعين مع بعضكم |
Buraya gelip onunla kalmak çok güzel bir şey. | Open Subtitles | لقد كنت دائما جيد في المجيئ والبقاء معها. |
Bence çok güzel bir şey. | Open Subtitles | أظنك ذلك جميل. |
- Neden böyle bir şey beni üzsün ki? Bence çok güzel bir şey. | Open Subtitles | أظنك ذلك جميل. |
çok güzel bir şey. | Open Subtitles | شيء جميل جداً. |
çok güzel bir şey. | Open Subtitles | شيء جميل جداً. |
Ve bu da öyle, çünkü, beynin nasıl çalıştığını anlarsak, akıllı makineler yapabileceğiz ve bence bu çok güzel bir şey, | TED | لأنه عندما نفهم كيف تعمل الأدمغة, يصبح بإمكاننا أن نبني أجهزة ذكية, و أظن أن هذا شيء جيد بالمجمل, |
Özgün benliğiniz, eğer böyle bir şey varsa, karmaşık, dağınık ve belirsiz bir benlik ve bu da çok güzel bir şey. | TED | إن نفسك الأصيلة -إن وُجد شيء من هذا القبيل- هي معقدة وفوضويّة وغير مُثبتة بحد ذاتها، وهذا شيء جيد جداً. |
Bu kadar yoğun programınız içinde zaman ayırıp kızınızı görmek için Boston'a gelmeniz çok güzel bir şey. | Open Subtitles | من الرائع أنكِ فرغتِ وقتاً في جدولك المزدحم كي تأتي إلى (بوسطن) وتزوري ابنتك |
çok güzel bir şey, ama benim işime yaramaz. | Open Subtitles | هذا لطيف للغايه لكنه لن يساعدنى |
Genç ve özgür olmak, sana ne yapacağının söylenilmemesi çok güzel bir şey. | Open Subtitles | "أنه لشيء رائع أن تكون شاباً حراً ولا أحد يأمرك بما تقوم به" |
O çok güzel bir şey. | Open Subtitles | إنه شيء جميل. |
Onun vasıtasıyla, çok güzel bir şey keşfettim. | Open Subtitles | معها، أكتشفتُ شيئاً جميلاً. |
Birlikte olmanız çok güzel bir şey. | Open Subtitles | لأنكم رائعين مع بعضكم |