Warp Kapısı açık olmalı ki oradan saldırdılar baştan aşağı şeytanî bir öfkeyle. | Open Subtitles | بوابة عوجاء ربما قد فتحت ورمت به ينحدر جحافل الخسيس من الغضب شيطاني. |
insan DNA'sını değiştirmişler ve öfkeyle dolu bir yaratık yaratmışlar. | Open Subtitles | وتحوير الحمض النووي للإنسان تجعل المخلوق يتغذى فقط على الغضب |
Dün gece yemekte bir beyefendinin yanında oturdum ve bana öfkeyle neden şehrimizin bu kendilerine yardımı olmayanlara yardım etmesi gerektiğini sordu. | Open Subtitles | الليلة الماضية، جلست بجانب رجل وسيم في العشاء و سألني في غضب لماذا يجب على مدينتنا أن تساعد الذين لا يساعدون أنفسهم. |
Bu öfkeyle yazılmış bir şey. Biraz durur musun? | Open Subtitles | لقد كتبت هذا فى لحظة غضب ،تحملّى من فضلك |
öfkeyle birkaç kez koltuğa yumruk attım ama o kadar. | Open Subtitles | تعلم، قمت بلكم المقعد مرتين بغضب كان هذا كل شيء |
Eğer erkekler kadınlar ağladığında ne sıklıkta beyaz ateşli öfkeyle dolduğumuzu bilselerdi şoka uğrarlardı. | TED | لو علم الرجال كم مرة كانت النساء مغمورات بالغضب الأبيض الخانق عندما يبكين، فسوف يذهلون. |
Eğer ani bir öfkeyle yapmışsa kasıtsız adam öldürme diyebilirler. | Open Subtitles | إن كان قد قتله في فورة من الغضب فسيُعتبر هذا قتلا بغير عمد |
- Hepsi düzeltildi, öfkeyle kan dökeceğin ilk ana kadar. - öfkeyle bir damla kandan fazlasını dök... ve herşey eskiye dönüşür. | Open Subtitles | فقط حتى اللحظة التي ستريقين فيها الدماء في حالة الغضب |
öfkeyle, sinirle, hiddetle, aşırı hiddetle ve son olarak | Open Subtitles | الغضب، غضب، غضب، الغضب الممتاز،، وأخيراً، |
Benim sayemde öfkeyle ateş edebilme fırsatını buldular. | Open Subtitles | الفضل لى أخيراً أمكنهم يطلقوا أثناء الغضب |
öfkeyle pazarlık arasında sorunsuz bir geçiş yaptın. | Open Subtitles | لقد انتقلتِ فجأة من الغضب الشديد إلى المفاوضة |
Geçen sene öyle öfkeyle dolduktan sonra, buraları artık tekin değil. | Open Subtitles | لكن هذا الغضب لا يُقاوَم في السنوات الماضية |
Klas biri değildi. öfkeyle giysilerini toplar, üzerine birini giyerdi. | Open Subtitles | ليس لديها مذاق، ستجمّع ملابسها في غضب وترميهم |
Bazen ben de her şeyi unutup öfkeyle motosikletime atlayıp yanlış anlaşılıp birilerini dövmek istemiyor muyum? | Open Subtitles | تظن بأني لا أريد بعض الأحيان أن أنسى كل شيء أركب دراجتي كلي غضب ويساء فهمي وأذهب لضرب بعض الأشخاص؟ |
Onu zorba olarak etiketlendirdiğim sürece, ihtiyacım olan kötü karakteri bana sağlayan, kendini beğenmiş bir öfkeyle yoluma devam edebilirdim. | Open Subtitles | وأني ما دمت أعتبرها المتنمرة، كنت أستطيع المحافظة على غضب مبرر كان يبرر أي سلوك سيئ يلزمني القيام به. |
O kolyeyi Katie'nin boynundan kim koparıp attıysa,... büyük bir öfkeyle yapmış. | Open Subtitles | ايا كان من انتزع القلادة عن كايتي فعل ذلك بغضب |
Tabi söyler söylemez pişman oldum, öfkeyle söylemiş olduğumu biliyordum... | Open Subtitles | حالما قلت ذلك , بالطبع ندمت على ذلك, لأنني علمت لأنني تكلمت بغضب |
Organize değil, rastgele bir silah seçiyor, öfkeyle saldırıyor... ama ölümlerden sonra bir ritüel izleyecek kadar organize. | Open Subtitles | انه غير منظم يختار سلاح انتهازيا في مسرح جريمة يضرب بغضب و لكنه منظم بما فيه الكفاية كي يتبع طقسا بعد ان يقتل |
Sakindi, sonra yüzü kireç kesildi, gözleri öfkeyle doldu sonra geldi ve iki eliyle boğazımı tuttu, şöyle... | Open Subtitles | لقد كان هادئاً ، ثم شحب لونه و امتلأت عيناه بالغضب ثم جاء ووضع يديه على عنقى ، هكذا |
O, insanların öfkeyle ayaklanıp, beni tahttan indirmesini umuyor. | Open Subtitles | . إنه يتمنى أن الشعب يثور بالغضب ويقوم بخلعى |
Buna rağmen büyük bir öfkeyle yaşayıp bir sürü karanlık sır saklamış. | Open Subtitles | ومع ذلك كان يعالج غضباً شديداً ويكتم أسراراً عديدة |
Bu söylediklerin beni çok rahatsız etti ve içimi öfkeyle doldurdu. | Open Subtitles | بأَنْكى تَقُولُى بانى أَشْعرُ بعدم التّرحيب وذلك يَمْلأُني بالغضبِ. |
Afrikalılar olarak ruh sağlığına hep mesafeyle, cehaletle, suçlulukla, korkuyla ve öfkeyle yaklaştık. | TED | غالباً ما نستجيب نحن الأفارقة للصحة العقلية بالابتعاد، والتجاهل، والشعور بالذنب، والخوف، والغضب. |
Genellikle bir anlık öfkeyle düşmanlarını zehirlemek isteyen müşterilerime sattığım acı barut ağacı. | Open Subtitles | ما ابيعه لزبائني الذي يرغبون بالسم وفي لحظة هيجان ليسمموا به أعدائهم هو الكسكارة المباركة. |
Kana susamışlık ve öfkeyle sarmalanmış savaş beyi ve adamları Midlands'ı dolaşıp, sağa sola saldırmışlar artlarında ölüm ve yıkım bırakmışlar. | Open Subtitles | عاصفة و شهوة لأراقة الدماء وغضب وسوية سيد الحرب ومحاربونه هاجوا خلال الاراضى الوسطى وتركو الموت والدمار في صحوتهم |
Tanrılar öfkeyle herkesi cezalandıracak ve bizleri korumayı bırakacaklar. | Open Subtitles | فالآلهة وهم غاضبون سوف يعاقبون الجميع .وسيسحبون حمايتهم من علينا جميعاً |
Louis öfkeyle dolu bir şekilde daireme geldi ve bana kişisel görevi olarak beni yok edeceğini söyledi. | Open Subtitles | إنّ (لويس)أتى لشقتي بغضبٍ شديد، وأخبرني بأنهُ سيجعلها مهمّة شخصيّة بأنهُ سيحطمني. |